ART DIRECTORLUK (VE
REKLAMCILIK) NEREYE GIDIYOR? ASLINDA TURKIYE NEREYE GIDIYOR?
1-Yıllardır
savunur dururum, reklam ajanslarında reklam yazarları, art directorlerden üstün
görülür, GENELLIKLE reklam yazarlari creatif yonetmen olurlar.Ya da YAZARLAR
kreatif (yaratici) olarak kabul edilir.GOZ degil SOZ onemlidir.
2-Gazetelerde de
yazi isleri, hem yazarlara hem cizerlere egemendir, 1989-1991 arasinda bu
duruma Gunes'te bizzat tanik oldum ...
3- Reklam ajansi,
grafik burosu, matbaa vs gibi yerlerde (yani en zengininden en fakirine);
A) Hic bir REKLAM
ve grafik kulturu olmasa bile SUPER INGILIZCE BILEN ( Ikinci dil tercih sebebi,
ama asla Rusca, Arapca veya Cince olmayacak, illa İngilizce, Fransızca,
Almanca olacak. Ve yine illa emperyalist ülkelerin dili olacak !!! Çünkü
yaraticilik denilen sey sadece o dillerde olabiliyor!)bilen ve ABD'de (veya
Batı'da okumus birisi olacak, çünkü medeniyet batı'da !), hatta siir yazan
birisi... hatta
gazetecilikten
gelme birisi, yani yeni deyimle iletisimcilerdenbirisi.... sadece iyi dil
biliyor diye pekala metin yazari, reklam yazari ve hatta kreatif direktor
olabiliyor... (bu yüzden radyo reklami gibi bol
metinli TV
reklami üretiyorlar..)
B) Bu gibi
yerlerde CREATIF DIRECTORLARIN BASKISI ALTINDA, dil bilen metin yazarlari
TERCUMAN olarak, grafik programlari iyi bilen art direktorler YARATICI GRAFIKER
OLARAK,
GRAFIKERLER MAC
OPERATORU olarak kullanilmaktadir. BU nedenle ART DIRECTORLUK ismen vardir
CISMEN YOKTUR.
C) Reklam
sektorünün dar bütcelerle yuruyen kesimlerinde (ozellikle matbaalarda ve 5-6
kisilik Mecidiyekoy ajanslarinda), mac OPERATORLERIne GRAFIKER denmekte,
yaratici grafikerler ise ART DIRECTOR sayilmaktadir. KISACA KIM KIMDIR belli
degildir.
D) Belli olan tek
sey vardir; HAYAL ve DUS dünyasi genis, SENARYO, HIKAYE ve MASAL üretebilenler,
YABANCI DILLERDEN FIKIR alip beslenebilenler (tipki yabanci grafik tasarimlari
araklayan art director bozuntulari gibi) YARATICI SAYILMAKTA, bunların yabanci
dil bilmesi disinda tasarim veya yaraticilikta ise yarayacak hic bir bilgisayar
programi bilmleri istenmemektedir. BU YARATICI AYRICALIKLI SINIFIN
haricindekiler SADECE ISCI muamelesi gormektedir. Bu isciler bu yaratici (KREATIF)
direktorlerin fikirlerini uygulamaya, realize etmeye(gerçekleştirmeye) memur
edilmislerdir. Baska bir deyisle, onlar (kreatif directorler) icin bir art
director (sanat yonetmeni), daha kaliteli bir mac operatorunden (veya yaratıcı
grafikerden) baska bir sey degildir.(ücreti biraz yüksektir o kadar)(Kaldı ki
yaratıcı grafikerin de ne olduğu tartışılmalıdır).
4) Bu nedenle,
yukarıdaki 3 no lu maddenin cümlesinden (tamamindan) olmak üzere, art director
arayan firmalar; art direktorde direktorluk ve yoneticilik vasiflarindan ziyade
cok program bilme ve kullanabilme ozelligi aramakta ve mac operatorunde ne varsa
art directorde de o olsun
istemektedirler... Eger sadece yaraticilik isteseler onlarin fikrine göre o
seref sadece kreatif directore mahsustur... Ama yaratici (kreatif) direktorler
bilgisayar programlari bilmese de olur, onlar sadece yabanci dillerden en az 2
tanesini iyi bilsin ve hayal üretsin...Müşteri beğensin ve diğer personel de
uygulasın. Yaratmak sadece yabanci dil bilenlerin işi, sanki her gün İngilizce
reklam yaziyorlar, sanki Türkiye İngiltere'nin sömürgesi. İthalat ihracat
müdüründe İngilizce ararsın da, yaratıcı yönetmende niye ararsın? Demek
İngilizce bilmeden yaratilmiyor !!!
5) Yine bunlara
bagli olarak; Flash bilip animasyon yapacak, Dreamweaver bilip web sayfasi
yapacak, Photoshop bilip, Freehand bilip grafik tasarim yapacak bir art
directorun neresi directordur, herseyi kendi yaptiktan sonra kimi yönetecektir?
Mac operatorleri veya grafiker ne yapacaktir?
Simdi tüm bunlari
bilen bir de ingilizce bilen art direktorler aranmaktadir, art directorlere
tercümanlik görevi veya metin yazarligi görevi mi verilecektir? Tüm bunlarin
karsiliginda Avrupadaki gibi 7-8 bin
euro maas mi
verilecektir?
6) Gorunen o ki,
grafik ve reklam dunyasinda bir bulaniklik, bir netsizlik, bir sisli ortam
vardir ve bu ortamda aslinda gizlenen , saklanan ciddi bir saflasma vardir; Bu
saflasma is veren ve is goren
kesimlerin akla
kara gibi kontrastlastigi, gri tonlarin yok oldugudur. Bir kac yabanci dil
bilmekten baska ve kelimelerle oynamaktan baska hic bir ozelligi olmayanlar
kisilerin yaratici buyurganligi altinda, bir kac bilgisayar programi bilen web
master, animator, grafiker, mac operatoru ve art directorlerin artik
birbirlerinden farki olmayan birer uygulayici konumuna indikleri, yaratici is
veren amirlerinin altinda uygulayici is goren memur olduklari gercegidir. Bu
nedenle art directorler, directorluk vasiflarini kaybetmisler ve sira islerini
kaybetmeye gelmistir.
7) Gelinen nokta
yaratici beynini kullanan kreatif direktorler yukarida yaratacak, cok program
kullanan bilgisayarcılar asagida uygulayacaktir... Asagida direktor, müdür, sef
veya amir filan yoktur,
varsa da ici
bosaltilmistir, sadece adi vardir... OYUN BUDUR... Tek tanrili din gibi direktor
tektir ve yalniz tepedeki kreatif direktordur ve sadece yaratici olan odur...
Digerleri kuldur ve itaat eder... Bunlar
kendilerini
tanrinin yeryüzündeki temsilcileri olarak gören demokratik maskeli totaliter
zihniyetli ideolojilerin reklam dünyasindaki kravatli-mini etekli faşist
yansimalaridir... Bu nedenle bir fikir bulana
bir sey yaratmis
gibi CREATIVE -yaratici- demektedirler. Bunlar bati kafasiyla, bati kültürü ile
bati yabanci dilleriyle Türkiyede, Türkçe reklam yapiyormus gibi gorndukleri
için bu yazida sozu edilen tutarsizliklari yasamaktayiz.
8) Kücük ama bir
yaman celiski verelim; creative (yaratici) yonetmenin buldugu (onlara gore
yarattigi) bir reklam slogan cümlesi , veya bir film senaryosu bir yaraticilik
(YOKTAN VAR ETME) eylemi oluyor da, bir art direktörün buldugu, cizdigi,
olusturdugu bir logo niye onlara gore yaraticilik sayilmiyor, bunu cizen adama
niye creative director denmiyor? Art directorun sanat yonetmeni unvanindaki
sanat icinde yaraticilik yok mu? Creative yonetmenin yaraticiligi icinde sanat
yok mu? Peki batinin var ettigi bu kavram kargasasinin aynen Türkiyeye yansimasi
niye? Hadi yansidi diyelim, bu uygulama bozuklukluklari, bu elestirdiklerim
niye? Art direktorun grafikerlestirilmesi niye? Art direktor
gercekten varsa isini yapsin, gercekten yoksa da art direktor denmesin, bu deyim
literaturden kalksın. Elmayi elma diye cagırip elma diye yiyelim, kimi
kandiriyorsunuz?
9) Sonuc olarak,
art directorlerin dil bilenleri ya kreatif direktor olacak ve rahat edecek ( ki
bu yol cesitli barajlarla engellenmektedir) ya da bir kac basamak inerek
grafiker ve mac operatoru olarak calismaya razi olacaktir.
10) Buna nedeni
sadece ekonomik kriz degildir... Batinin gercek kulturunu Turkiye'de sentez
yapmadan kullanmaya calisan, ayni deyimleri birebir Türkiyeye aktaran komprador
(isbirlikci) kültür temsilcilerinin var ettikleri KULTUREL KRIZDIR... Iste
bu IKIZ KRIZ bizleri cift (duble) somurulme ve ezilme ile karsi karsiya
birakmaktadir.
11) Bu, çağdaşlık
adi altinda resmen kültür emperyalizmini savunmak, onun parçası olmak, onunla
bütünleşmek ve ancak onun sayesinde yaşayabilmekte, para kazanabilmekte olduğunu
DOLAYLI YOLDAN ifade ve itiraf etmektir.
12) Ve yine
yıllardır haykırdığım ama kimseye duyuramadığım gibi yabancı dili çok iyi bilen
reklam yazarları ve onlardan türemiş kreatif (YARATICI) direktörler tarafından
yaratilan konseptler, yazilan metinler, bulunan yaratici fikirler NEDENSE HEP
TURK DİLİ İLE TURK TOPLUMUNA SUNULMAKTA dır. Hiçbir yaratici yazar veya
yönetmenden sadece görüntüye dayanan film veya kompozisyonlar çikmadiği gibi,
yarattiklarini söyledikleri her şey Türkçedir. Sözlü anlatima dayanmakta,
görülmese bile işitildigi takdirede eksiksiz anlasilacak seylerdir. Demek
ki radyo reklamlarini TV filmi diye izliyoruz. Yaraticiliklarini sadece
Türk dili ile yapacaklarsa NICIN INGILIZCE bilen yaratici yönetmen araniyor ki?
Yoksa bunlar yaratici degil, UYARLAMACI yönetmen olmasin sakin? Yada tercüman,
mütercim anlaminda CEVIRMEN YONETMENLER desek daha uygun olmaz mi?
13) Iste tam bu
noktada reklamcilik sektoründeki emperyalizm hayranligi bizi hangi yanlislara
götürüyorsa, Prof. Oktay Sinanoğlu da meseleye çok farklı bir noktadan
başlayarak bu dil emperyalizmi konusunu "bye bye Türkçe" adlı kitabında
işleyerek emperyalist kuşatmadan söz etmektedir.Prof. Sinanoğlu hemen hemen her
kitabında ve her konuşmasında yabancı dil ile bilim eğitimi yapılmasına karşı
çıkmaktadır.Düşünebiliyor musunuz 20'li yaşlardayken Amerika'da matematik ve
fizik profesörü olmuş ve ingilizceyi su gibi bilen bir bilim adamımız Türkçe ile
bilim yapılmasını ister ve savunurken, REKLAMCILARIMIZ INGILIZCE ile YARATICILIK
YAPILMASINI ISTEMEKTEDIRLER !!!!
14)Oktay
Sinanoğlu yarim yamalak İngilizce ile yapilan egitime Tarzanca demektedir.
Türkçe ve Ingilizce karisimi bir dil demektedir. Zaten bunun da kaniti
reklamcilikta gözlenmektedir. Bir cok YARATICI REKLAMCIMIZ ; köfteci yerine
KOFTECHI, dönerci yerine DONERCHI yazmaktalar, neredeyse simit cay yerine SMITH
CHAI yazacaklar. Ayni Osmanli Sultanlarinin adlarinin Latin Alfabesinde Sulthan
IV Murat Khan yazilmasi gibi. ( Oysa onlarin internette Türkce font okunmamasi
diye sorunlari yoktur. Biz bu yaziyi internette İngilizce font egemenligi
nedeniyle büyük i harfini I seklinde yazmak zorunda kaliyoruz. Herkes internet
tarayicisinin fontlarini Türkce yapmayi bilmiyor.) Iste Sinanoglu hoca'nin
tarzanca dedigi dil reklamcilar tarafindan pek yaygin olarak kullanilmaktadir.
Demek ki bu amacla reklamcilikta Ingilizce mecburidir.TARZANCA REKLAMCILIK
yapmak için. Peki bir Amerikali, JOHN SMITH adli bir firma icin sabah
uyandiginda tabelada Turkce olarak Can Simit yazdigini gorse acaba ne dusunur?
Hele de simitin yuvarlak bir halka oldugunu bilse?
15)Tarzanca
reklamcılık dedik de, FEVKALADE INGILIZCE BILEN reklam yazarlarimiz veya
CREATIVE DIREKTORLERIMIZ Türk medyasinda yayinlanacak reklamlar icin mi goreve
aliniyor yoksa yabanci ülkelerdeki medya için mi? Hadi diyelim her ikisi icin..
Buyuk ve unlu reklamcilarimizdan biri diyordu ki, yabanci medyalarda yayinlanan
Turklerin yazdigi reklam metinlerinde inanilmaz Ingilizce yanlislari var.
Sen yaratici diye fevkalade İngilizce bilen adam al, sonra ayda yilda bir
İngilizce metin yazsin, onu da yanlis yazsin. Adam gibi tercüman alsan ondan iyi
degil mi? Yook, illa yaratici alacak. Yarattigi da DONERCHI olacak. hani
utanmasa Türkiye ISH bankasi diyecek. Onlar Ingilizce'den TURKCEYE yaratmayi
biliyorlar da NEDENSE TURKCE'DEN INGILIZCEYE CUVALLIYORLAR DEMEK KI. Demek
kültürleri Türkceleriyle dalga gecmeye yetiyor da Ingilizceyle dalga gecmeye
yetmiyor. O halde NEDEN TURKCEYLE DALGA GECECEK YARATICILAR ARANIYOR
DIYEMIYORLAR?
16) Bu
reklamciligin yaratici tarzanlari ne yapiyor biliyor musunuz? Harika Ingilizce
ve Fransizcalarini kullanamadiklari zaman Karadeniz lehcesini, Kırsehir
lehcesini, diyarbekir lehcelerini kullaniyorlar reklam yaraticiliklarinda.
Mesela İstanbul Turkcesi ile kaybolmayan sakiz dedirteceklerine GAYBOLMEYEN
ZAKiZ dedirtiyorlar, ve tüm Türkiyeye yöresel bir lehceyi empoze ederek
yaraticilik yapmis oluyorlar. Mesela Arçelik reklamindaki gece bekcisi illa da
cahil ve koylu bir yagiz Anadolu genci ve Turkcesi de yoresel turkce olmak
zorunda. Eee yaraticilarimiz, yaratici reklamcilarimiz ya Ingilizce Türkce
karisimi bir dil ile yaratacaklar, ya da kentlesememis, uluslasamamis ama
yöresel ve feodal kalmis dillerle yaratacaklar. Geliyor musun demeyecek, geliy
misen diyecek. Ya urfa agzi, ya Karadeniz agzi,(celey misun?) ya da varos ve
gecekondu agzi, (hadi hayirli traslar) annadin mi.?
17)Ve simdi ilk
bastaki temaya dönüyoruz, dikkat buyurun; tüm bu yaraticiliklar, tüm bu creative
eylem ve edimler SADECE VE SADECE SOZLE oluyor. GOZLE degil. SADECE SOZU
kullanan yaratici. Hani sözü de yaratici olarak kullansalar gam yemeyecegiz. Ya
emperyalist yozlasma altinda Tarzanca bir dil veya uluslasma surecine,
millet olma surecine adeta bilincli bir itiraz gibi yerel dilleri ve lehçeleri
kullanmada asiri bir israr. Bu neyin YARATICILIGI ?
18)Öykü ve KURGU
temelli, GOZ ziyafetine dayali, zeka ve bulus dolu bir GORSEL YARATICILIK
deseniz ( mesela hic metin olmayan sadece görüntü olan kontrolsüz güc, güc
degildir reklami gibi).YARATICILIGI görsel düşünen beyinlerin elinden aldiniz.
Yaraticiligi SOZEL düsünenenlerin eline verdiniz, onlar da ya müstemleke
(sömürge) dili ile reklam (VE YARATICILIK) yapacaklar, ya da feodal dillerle.
Ikisini de emperyalizm besliyor, fark ettiniz mi???
19) Art
direktorler nicin yok oluyormus? Nicin yaraticiliklari yok ediliyormus, nicin
direktorluk ve yoneticilik ozellikleri ve yetkileri elinden alinip bu yetkiler
kimlere nicin veriliyormus? Nicin art direktorlerle mac operatorleri arasinda
bir fark kalmiyormus.? Simdi anlasildi mi?
20) BILIMDAKI
YARATICILIKTAN KORKANLAR; SANATTAKI YARATICILIKTAN DA KORKARLAR.
INANMAYACAKSINIZ AMA REKLAMDAKI YARATICILIKTAN DA KORKARLAR.
CUNKU ONLAR TEK
YARATICI OLARAK KENDILERINI GORURLER. HER TURLU YARATICILIK ONLARIN
YARATICILIGINA SALDIRIDIR. YARATICILIK BAGIMSIZLIK VE OZGURLUK DEMEKTIR.
ONLAR YARATACAK KI SIZ ONLARA BAGIMLI OLASINIZ !!!
21) ISLAMI
DUYARLILIGI OLAN KARDESLERIMIZIN DIKKATINI CEKERIM KI, EMPERYALISTLER ve onlarin
MODERN MASKELI FASIST UZANTILARI her türlü sanatsal, kültürel ve bilimsel
yaraticiligi kendi TEKELLERINDE TUTMAK istedikleri icin, toplumlara ve dünyaya
sekil ve bicim vermek istedikleri icin, kendilerini TANRI gibi görürler ve
sadece bu yönleri NEDENIYLE $IRK icindedirler. (sirk, sirket manasinda, ortaklik
demektir, altinda nokta olan s ile okuyunuz)
22) Bu nedenle
bati isbirlikcisi reklamcilarin reklam tarifeleri ve fiyatlari; milli, ulusal
sanayici ve is adamlarinin ulasamayacagi seviyelerdedir. Amac ulusal
sanayicilerin reklam yaptirma sanslarini elinden almak ve onlarin diger haksiz
rekabetle engelledikleri gibi, bu yolla da engellemektir.
23) Hic unutmam
mumkun degildir, bir televizyon programinda bir reklam ajansindaki bir kreatif
yonetmene veya bir metin yazarina, televizyona telefonla baglanan orta
yaslardaki bir emekli izleyici şunları sormuştu; ben reklam filmleri icin ilginc
senaryolar ve buluslar buluyorum, bunlari bir reklam ajansina satmam veya
bunlari ajansınıza getirip orada degerlendirmem mümkün müdür? Verilen cevap;
"mümkün degildir, önce metin yazari veya reklam yazari formasyonuna sahip
olmaniz gerekir, bunun icin ajansimizin yaratici kadrolari veya üst yönetimi
tarafindan goreve kabul edilmeniz gerekir, sonra zaman icinde
degerlendirilebilirsiniz, oyle pat diye reklam yazarı olunmaz, senaryonuz kabul
edilmez" Bakın ne kadar DEMOKRATIK ve FASIST olmayan bir cevap degil mi, ne
kadar YARATICILIGI ozendiriyor. Oysa bir bir bilgisayar kullanıcısı
telefon etseydi, ve deseydi ki ben filanca grafik programlari kullaniyorum,
filanca logolari ve filanca tasarimlari yapiyorum ajansinizda grafiker olabilir
miyim, eminim ayni türde cevap yerine, "bizim ajansimizda veya başka ajanslarda
hatta basim evlerinde, grafik tasarim bürolarinda grafiker olarak çalismaniz
mümkündür, yeter ki tatmin edici bir dosyaniz, potfolio'nuz olsun". Ama nedense
reklam yazarligi icin tatmin edici fikirleriniz ve senaryolariniz olsun denmedi.
Oysa şairin şairliği şiirlerinden, yazarin da yazilarindan belli olmaz mi?
24)Demek ki
KREATIF YONETMENLER, REKLAM YAZARLARI COK ayricalikli yerdeler. Onlarin yeri
Tanri kati gibi ulasilmaz, oyle pat diye gelmediler oralara, nice Bizans
oyunlari gördüler, nice entrikalarin icinden gectiler. Kolay mi oyle 2 tane soz
yaz, bir araba parasi kap. Kaptirmazlar o parayi herkese oyle, bir kere muteber
dillerden en az iki tanesini su gibi bileceksin.Mesela böyle metinyazarlarindan
biri bira bu kapagin altinda sozunu nasil bulmus, bakalim;
Grafikerin biri
buyuk ve kalin harflerle BIRA yazmis, I harfi yerine de bira sisesini siyah
siluet olarak koymus. Bu ne demisler, bira demis, demisler ki bira olmamis cunku
bu sadece sise ve i degil I olarak noktasiz okunuyor. Genc grafiker bira
sisesinin gercek kapagini almis sisenin biraz yukarisina pat diye koymus, iste
bu kapak i nin noktasi, bu da simdi i oldu demis, iste bira bu kapagin altinda
demis, oradaki metin yazari da demis ki bulduuuk, bira bu kapagin altinda. Bunu
bana bir dostum anlatti. Metin yazarlarina dusmanlik olsun diye degil, yaratici
gorsel düsünceden yaratici sozel dusunceye dogru nasil bir gidisat oldugunu
anlatmak icin, her zaman sozel dusunce yaraticiliginin 1 numara olmamasi
gerektigini kanitlamak icin bu oykuyu anlattim. Grafikerlerin de yaratici
oldugunu ama sadece yazarlara bu hakkin taninmasinin yanlis oldugunu anlatmak
icin bu örnegi verdim.Ve elbette ekip calismasi.
25) Reklamcılık
hep ekip isi derler, ekip calısmasi derler, sonra da iki yanlis yaparlar.
Birincisi ekip isi dedikleri islerin arasinda hangi isin yuzde yuz size ait
oldugunu merak ederler. En iyi reklam, en iyi reklam verene yapilir derler,
sonra da sizin ucuz bütceyle, cahil bir reklam verene zor bela kabul
ettirdiginiz ve sanatinizdan taviz verdiginiz bir calismayi ise sanki cok rahat
bir musteriye cok rahat calismissiniz gibi acimasizca elestirirler. Ama
filanca reklam filmini nicin oyle berbat cektiklerini sorunca butcemiz
kisitliydi derler. Ve belki de en büyük ücüncü yanlis, yaratici ekip calismasi
derler, derler de hep o yaratici ekibin basinda yaratici yonetmen olarak hep
yazarlar bulunur, cizerlerden ya hic bulunmaz ya da onda defada bir defa
bulunur. Ekip mekip degil, bal gibi otorite calismasidir.
Sonuc olarak;
ulkemiz sosyal, kulturel ve ekonomik kusatma altindadir. Reklamcilarimiz da bu
kusatmadan nasibini almaktadir. Cok uluslu reklam sirketi haline gelebilenler
bunun nimetlerinden yararlanmaktadirlar, ve isbirlikci ticaret geregi
kadrolarini BATI'dan cok BATICI bir anlayisla donatmaktadirlar.
Egitimin yabanci
dille yapilmasinin prim yaptigi bir ortamda, reklamciligin da boyle olmasi pek
dogaldir. Nasil yabanci dille yapilan egitim, egitim degil de bir oyalama ve
sindirme, beyin yikama veya yozlastirma harekati ise, yabanci dille yapilan
reklamcilik da reklamcilik degil, uyarlamacilik ve yuvarlamacilik olmaktadir. Bu
yüzden kent dili yerine kasaba ve koy dili, ulusal dil yerine yabanci dil
kullanilmaktadir.Ve bu yüzden uluslararasi degerlere sahip GORSEL yaraticilik
dili degil, daha cok yerel degerlere sahip SOZEL yaraticilik dili
kullanilmaktir.
Bunu da halk
boyle istiyor, musteri boyle istiyor populizmi ile arabesk turkucu agziyla
aciklamaktadirlar.
Oylesine elit ve
internasyonel kadrolardan ne batiya yakisir internasyonel reklamlar ne de Turk
halkinin zevkine yakisir reklamlar cikmaktadir.
Dekorasyonu ve
dis görümleri batidakiler kadar mukemmel fakat dusunme tarzi batiya yaklasamamis
YAZARLAR YARATICI sayilmakta, CIZERLER uygulayici isci gorulmektedir. BU;
uluslararasi sinsi bir planin uygulanmasindan baska bir sey degildir.
Bu nedenledir ki,
uzun sacli, kulagi küpeli, tipik batili gibi giyinen reklamcilar, O KAPILARDAN
ICERI ALINMALARI ICIN once bu tarz giyimleriyle (bir cesit uniformalariyla)
reklamci olduklarini ONLARIN ISTEDIKLERI TIPTE reklamci olduklarini göstermek
zorundadirlar.
Sanirim bu
nedenle, benim isten atilmalarim karsisinda üzülen uzun sacli bir karikatürcü
dostum, bana sacimi uzatmami ve top sakal birakmami böylelikle daha bir art
direktor olacagimi ve daha bir saygi gorecegimi inanarak siddetle tavsiye
etmisti.
Ona gore beni
issiz birakanlarin sucu yoktu, tüm kabahat bendeydi, ben onlara uyum
gosteremiyordum.
Simdi, kendisi o
yuzde yuz batılı tipiyle ve takdir ettigim üstün yaratici yetenekleriyle
Turkiye'ye gelerek, onlara uyum saglama gayreti icerisine girdi.
Cok önemli bir
ayrintiyi atlamayalim, bu cizer dostumuz REKLAM SEKTORUNE cizer olarak alinmadi,
Art Direktor olarak da alinmadi, Grafiker olarak hic alinmadi, peki NE OLARAK
ALINDI? CREATIVE yonetmen olarak alindi. Yaratici yonetmen olarak alindi.
Yani onu ise alan
REKLAMCIYI da YABANA atmayalim, bu uzun sacli cizer dostumu oyle uzun saci icin
ise aldigini sanmiyorum.Bilgisi , gorgusu, sanatsal gucu, hem cizer hem yazar ve
hem idareci olarak yaraticilikla yoneticiligi birlestirebildigi icin ise
aldigini umit ediyorum.
Ama kesinlikle
belirtildi ki ART DIREKTOR olarak ise alinmadi. Zaten bu da tezlerimizi
dogrulamaya yetiyor.
Art direktorlugun,
art niyetli reklamcilar tarafindan nereye götürüldügünü bilmem anlatabildim mi?
Peki, sömürgeci
zihniyetin disinda kalan reklamcilar ve bu reklamcilara giden musteriler,
KOBI'ler , milli sanayiciler yok mudur?
Bu reklamcilarda
YARATICI YONETMEN, art direktor, METIN YAZARI, grafiker kadrolasmasi nasildir?
Oralarda art direktorler nereye gitmektedir?
Bu tema ayri bir
yazi konusudur. Bu temaya parca parca da olsa "matbaalarda grafiker olmak,
matbaada grafiker mi makine mi önemli" ve "zenaate veya sanata para ödemek" veya
"reklamcilik ve karikatürcülük" basliklari altinda yazdigim yazilarda
www.farukcagla.com/makaleler
adli sitemde degindim.
Ama tekrar bir
degerlendirme yapilacak olursa,
1) Nasil ki cok
uluslu komprador isbirlikci somurge kulturunun benimsendigi reklam ajanslarinda
yaraticilik eylemi genellikle kreatif direktorler adi altinda soz yazarlarina
veriliyor ve yari İngilizce ve yari turkce tarzanca metinler ile, yari koylu
yari kentli literatur kullaniliyor ve gercek gorsel yaraticilik bilerek guduk
birakiliyor ve art direktorluk yok ediliyorsa..
2) Ve yine bu
ajanslarda KREATIF DIREKTORLER TARAFINDAN metin yazarlari tercüman olarak, art
direktorler de grafiker olarak istihdam ediliyor ve grafik kadrolara sadece isci
, bilgisayar iscisi gozuyle bakiliyorsa.
3) Daha kucuk
capli ve ulusal olceklerde calisan, daha cok kobilere ve milli sermayeye hizmet
veren personel sayısı 10 ila 5 kisi arasinda gidip gelen adina reklam ajansi
dense de MEDYADA GUCU OLMAYAN ve aslinda tasarim ofisi olan yerlerde de kimin
art direktor, kimin grafiker oldugu belirlenmis degildir. Bu tip yerlerin
yaratici kadrosunu daha cok sirket sahipleri veya musteriler olusturmakta,
yaratim ve tasarim faaliyleri feodal bir kargasa icerisinde, harala gurele
arasinda, musteri boyle istiyor tavizleriyle beraber surdurulmektedir.
4)Buralarda art
direktorluk kapanin elinde kalmaktadir. Her hafta aynı brosur tasarimini sadece
firmanin logosunu degistirerek degisik musterilere sunan ve begendiren bir mac
operatörü patrona para kazandirdigi icin art directoru isten attirabilmektedir.
Bu tip isletmeler genellikle gercek reklamcilar tarafindan isletilmemektedir.
5) Büyük ve
komprador reklamcilar, nasil cok elit bir noktada fiyat ve konsept olarak
topluma cok uzakve erisilmez mesafede yer aliyorlarsa, kucuk reklamcilar da
uluslararasi reklam bilgi ve donanimlarindan yoksun olmalari nedeniyle ve
musteri tercih etme noktasinda secici davranacak kadar mali yapilari dayanikli
ve güclü olmadiklari icin genellikle dogru musteriye dogru reklami yaratacak ve
uygulayacak pozisyonda olamiyorlar. Bilgi ve sermaye güçleri müşterilerini ikna
etmeye yetmiyor, hal böyle olunca müşterilerin isteklerini kabul etmek zorunda
kalip, etkisiz, verimsiz işler üreterek satışta ve markalaşmada olumlu sonuçlar
elde edemedikleri için günü kurtararak ancak geçinebiliyorlar ve çaresizlik
içinde müşteriye körü körüne bir bağlılık yanlışına düşüyorlar.Zaten bu ortamda
hastaya uygun recete verilemeyecegi ve basarili tedavi yapilamiyacagi icin
sadece agrilarin bir müddet dindirilebilmesine sukredilmektedir.
6) Bu tip
yerlerden memnun kalmadigini nice zaman sonra goren kucuk veya orta boy isletme
sahipleri, buna neden olan faktörlerden birinin de kendileri olduğunu
göremedikleri icin, orta boy ajanslara kizmakta, sinirlenmekte,"zaten bütün
fikirleri ben verdim, bütün tasarimlarda ben etkili oldum, bir de benden para
aldilar" deyip bu kez hic tasarim parasi alinmayacagi yalanlarini öne süren
matbaacilara (bakiniz
www.farukcagla.com/makaleler
daki yukarida adi gecen yazilarim)
kosmakta ve oralarda da harap olmaktadirlar. ) Matbaalardaki tasarim olayi da
icler acisidir, mac operatorleri, grafiker pozisyonundadir, tasarimin cok cabuk
yapilip hemen baskiya verilmesi gerekir. Matbaacilar grafik calisma bedelini
hissettirmeden baski bedelinin icine kaydirirlar.
7) Matbaalardan
ve kucuk grafik tasarim ofislerinden memnun kalmayan sanayicilerden "daha cok
para vereyim de adam gibi reklam yaptirayim " diyebilenler semt
polikliniklerinde aslinda dogru dürüst doktorlarin calistigi bir semt
poliklinigi bulabilseler 30 milyona çektirecekleri bir rontgen filmi icin
uluslararasi bir hastanede 500 milyon para ödemeye razi olmaktadirlar.
8) Belki de bu
ana kadar kimsenin deginmeye cesaret edemedigi bir konuya daha temas etmek
istiyorum. Yukaridaki 7 maddede belirtmis oldugum tipte ve ozellikteki KUCUK VE
ORTABOY reklam ajanslarinin buyuk bir cogunlugu EMPERYALIST isgalden sikayetci
kadrolar tarafindan ULUSAL SERMAYEYE KATKI SAGLAMAK GIBI BIR ULKUYLE
kurulmamistir. Bu ajanslarin yarisindan fazlasi TAKUNYALI AMERIKANCI, TAKKELI
AVRUPA BIRLIKCI, faiz yemeyip EURO ve DOLAR biriktiren ILIMLI ISLAMCI siyaset
sahipleri veya cesitli tarikat mensuplari tarafindan kurulmustur. Bunlar her
alana el attiklari gibi HIC UZMANI OLMADIKLARI ve ASLA DA OLMAYACAKLARI 15
YILDIR NETLESMIS olan reklam ve tanitim faaliyetlerinde de soz sahibi
olacaklarini dusunmusler, kendilerine sempati ile bakan tarikat mensubu olmayan
saf ve milli Anadolu sanayicilerinin reklam harcamalarini DAHA LUKS sayilan
acikca batici ve isbirlikci ajanslara kaptirmamak icin kurulmuslardir. Bu arada
tarikat mensubu sanayicilere de hizmet prensibini , para kendi iclerinde dönsün
maksadiyla elbette sakli tutmuslardir. Ama bu milli hassasiyetten cok, kadro
veya cemaat hassasiyetidir.
9) Iste bu
musluman, muhafazakar reklam ajanslari namaz ilmihali ve Kuran-i Kerim basan
matbaalardan tutun da Islami finans orgutleri ve bankalarin takvimleri, gazete
ilanlari ve TV reklamlarina kadar buyuk bir sicramayi 1994-2007 yillari arasinda
buyuk bir basariyla gerceklestirmislerdir. Ama bu basari reklam kalitesi, satis
ve markalasma anlaminda degil, sadece ciro bakimindandir.
10) Bunlarin
yaptiklari reklam midir, uluslararasi reklam, tanitim ve iletisim kurallari
burada uygulanmakta midir, hayir ! Bu konu cok ayri bir tartisma ve hatta tez
konusudur.
11) Nasil ki
islami gazetelerde kose yazisi yazan eski tufek sol yazarlar oldugu gibi,
komprador bati reklamcilarinda is bulamayan sol kokenli reklamcilar, metin
yazarlari, grafikerler, art direktorler de buralarda hem is yaptılar hem de eli
tesbihli kardeslerine reklamciligi ister istemez ogrettiler. Reklamciligin
yarisini ancak kavrayan tesbihli, cember sakalli kardeslerimizden bazilari dev
sermayeli kökü disarda arap ve amerikan emperyalizminin ortak abidesi SUUDI
FINANS kurumlarina reklam müdürü bile oldular, reklamcılıkta biraz bulunduklari
icin ama asil INGILIZCE bildikleri icin. Yani İngilizce bilmeleri sayesinde
tipki bati taklitcisi ajanslarindaki meslekdaslari gibi, o kurallara tabi olarak
KREATIF DIREKTORLUK ve METIN YAZARLIGINI dindar camialarinda PAT diye kaptilar.Yani
Ingilizceleri ile yine DISARI ILE KOLAY TERCUMANLIK YAPIP KOLAY BUYRUK ALIP
KOLAY ANLASTIKLARI ICIN. Ve sonra da bazilari kreatif direktorlukten SUUD
sermayeli BANKAlara reklam müdürü oldu, yine Ingilizce. Ingilizce bilen reklami
biliyor yani.
12)Tamamen yerli
tarikat sermayesiyle kurulmus bir kurusu UMMAN'dan, KATAR'dan, BAHREYN'den veya
DUBAI'den gelmemis olan sadece yerli Müslüman muhafazakar sermayedarlara hizmet
etmek isteyen tarikatlara ait reklam atolyeleri de reklamciligi bilmeyen
musluman kartdeslerimiz icin okul olmus, buralarda staj goren imam hatip mezunu
gencler on yil sonra kendi sozum ona reklam ajanslarini acmislardir. Bunlar da
tesettur firmalarinin reklamlarindan ve matbaa islerinden ekmek yemektedirler ve
art direktor de, kreatif direktor de, musteri temsilcisi de patron da
kendileridir. Bu kardeslerimiz, ekonomik olarak gelistikce imam nikahli
eslerinin sayisini da gelistirmektedirler.
13) Nasil ki,
bati tipi reklamcilarda bati tipi sakal ve giyim tarzi ve hatta konusma jargonu
gerekiyorsa, bu tip İslam hassasiyeti oldugunu one süren ve bunu gerek icten
gelen samimiyetle yapan gerekse pazarda is kapmak icin mecbur kalip rol geregi
oyle gozuken reklamcilarda da İslam tipi sakal ve giyim tarzi, musluman ve arap
konusma jargonu gereklidir. Nasıl Bati taklitcileri Ingilizce espriler ve geyik
muhabbetleri yapip asiri free takiliyorlarsa, bu musluman kardeslerimiz de
arapca kelimeleri ozellikle kullanarak ve Islam-Arap tarihinden efsane ve
mucizeleri anlatarak, selamlasirken baslarini tokusturarak yepyeni bir musluman
jargonu dogmasina katkida bulunmuslardir. Mesela bu reklamci kadeslerimiz bir
dergide Zeki Triko'nun mayo reklamında bikini giymis manken resmi gorduklerinde
acik yerleri hemen ispirtolu kalemle karalayip kapatmayi sevap islemek ve
baskalarini da olasi gunahtan korumak olarak degerlendirmislerdir.
Bu bakimdan bana
uzun sac ve top sakal öneren karikaturcu dostum, Turkiyenin sadece yarim
gercegini gorebilmis, oteki gercegini gormemezlikten gelmistir kanimca.
Oteki gercegi de
gorebilseydi "bu devirde issiz kalmak istemiyorsan ya bati kulup üyeleri gibi
uzun saç top sakal birakip blucin giyeceksin, ya da namazinda niyazinda olup,
takke ve cübbe ile gezeceksin. Boyle olmazsan Isa'ya da Musa'ya da yaranamazsin.
Reklamcilik ilminde ve sanatindaki yaraticiligin ve tasarim gücün degil, sadece
uniforman ve nereye ait oldugun önemli bu günlerde." demeliydi ve bu daha
eksiksiz olurdu.
14) Kısacasi, her
iki grup için de LIYAKAT degil, SADAKAT önemli. Sadakatinizi ispat ettikten
sonra iltifata mahzar olmak cok kolay. Yani bir meslek sahibi olmak degil, bir
gruba ait olmak önemli. Aslinda AIT OLMAK MI demek yoksa TESLIM OLMAK MI demek
daha dogru, ona siz karar verin. Inaniniz meslek odalari veya eski lonca sistemi
bundan çok daha kabul edilebilir ve demokratik. Hiç olmazsa bir meslege ait
oluyorsunuz. Halbuki burada disaridan bir takim guc odaklarina ait olmaya
zorlaniyorsunuz, ait olmaz iseniz ac birakiliyorsunuz. Bu aidiyet midir,
teslimiyet midir? Yoksa bir ULKE BOYLE MI TESLIM ALINIYOR?????
15) Aci olan odur
ki, grafikerlere ait, gorsel tasarimcilara ait hic bir kurum bunun farkinda
degil.Grafik tasarim okullarindaki ogretim gorevlileri sadece maaslarinin
garanti olmasinin rehaveti icinde. Mezun ettikleri gencleri bu kurtlar sofrasi
bekliyor oysa.
Bu satirlarin
yazari olarak ben diyorum ki, emperyalizme bagimli tüm ülkelerde, insani olan
her sey luks sayilmaktadir.
Ornegin,
kaloriferli ve cift camli, asansorlü bir daire Avrupali icin sadece isci ve
memur evi sayilirken BIZDE LUX DAIRE sayilmaktadir. ( Unutmayalim ki, ATAKOY
denilen lux semt once memur evleri olarak insa edilmisti)
Yine bir ornek;otomatik
camli ve klimali bir otomobil, bizde lux sayilmaktadir.
Herkesin hasta
oldugu anda hic sira beklemeden rahatca doktora ulasabilmesi bizde ancak ozel
hastanelede ve luks sayilan kosullarda olmaktadir.
Rusya'da ve
Almanya'da her semtte bir yuzme havuzu olmasi ve giris fiyatlarinin en fazla 3-4
dolar olmasina karsin, bizde hem cok sagliksız, hem cok nadir bulunan yerlerde,
hem de cok pahalidir.
Gerek eski
sosyalist Rusya'da veya gerekse eski kapitalist Almanya ve Fransa'da Besiktas
kadar bir kentte 2 adet tiyatro ve 3 adet sinema salonu bulunmasi cok insanidir
ve fiyatlar cok dusuktur. Bizde ise lukstur.
Oralarda insanlar
diskotege dans etmek, ter atmak icin giderler, bizde fuhus icin.
Oralarin kasaba
ve ilcelerinde spor salonları neredeyse bir fincan kahve parasina hizmet verir,
bizde ise esinizin veya cocugunuzun jimnastik faaliyetleri icin neredeyse bir ev
kirasi odemek zorundasinizdir.
Oralarda
diplomali grafiker ile diplomasiz grafiker arasinda neredeyse 4 personel maasi
kadar fark vardir. Burada ise bu fark hemen hemen yoktur ve üstelik
diplomalilar sikinti cekmektedir.
O halde burada
parlak beyinler ya disari ulkelere gocurulmekte ya da oldugu yere
gocertilmektedir.
(bakiniz
http://www.farukcagla.com/makaleler/zanaat.htm
Bu yazimin bir bölümünde diyorum ki; Kisacasi nitelikli beyinlerini kullanmasini
bilmeyen ülkelerdeki karar verme noktalarindaki satilmis veya uyutulmus beyinler
(veya göçertilmiş beyinler); parlak isik sacan beyinleri ya baska ülkelere
göçürmekte yada oldugu yere göcertmektedir.)
İste bu oldugu
yere gocertme eylemleri arasinda sunlari yapmaktalar;
En basta
DIPLOMALI ve DIPLOMASIZ farkını yok ederek, OKUL-EGITIM-DEVLET kavramlarinin bos
ve gereksiz oldugu fikrini yaymak ve her seyin para sahipleri tarafindan ve
hatta DIS GUCLER tarafindan belirlendigi fikrini gelistirmekteler. O zaman
meslege saygi, egitime guven, ve ustaya hurmet kavramlari yok edilmekte,
DOKTORLUK için TIP fakültesi, AVUKATLIK için HUKUK fakültesi tartisilir hale
gelmektedir. O zaman iyi silah kullanan da general olsun, HARBIYE okuluna ne
gerek var?
Ne GEREK VAR
DIPLOMAYA diyecekler çıkacaktir ve OKUSAM DA OKUMASAM DA AYNI MAASI ALACAGIM
ZATEN dedirtmek asil gayedir, bu ise bilimi tevsik etmek yerine kosteklemektir,
ulke kalkinmasini engellemektir. Siz doktorlari ac birakirsaniz eczacilar
doktorluk yapmaya baslar, apandisit ameliyati olan hasta rahmetli olur.
Siz YUZME
HAVUZLARINI, SINEMALARI, SPOR SALONLARINI, PAHALI ve ULASILMAYACAK hale
getirirseniz, KISACA ONLARI LUKS yaparsaniz ünlü spor adami ve gazeteci Turgay
Renklikurt'un dedigi gibi uluslararasi yarisma olimpiyatlarda ulkenizi temsil
edecek sporcu bulamazsınız bu bir, saglikli gençler ve saglikli nesiller
yetistiremezsiniz bu iki, Ataturk'un dedigi gibi saglam kafa saglam vucutta
olmaz, hastalikli vucutta hastalikli kafa olur bu üüüc,nesil saglikli olmayinca
doktor, ilac ve hastane masraflariniz artar bu dört, nesil saglikli olmayinca
dis mihraklar tarafindan kolayca ele gecirilir bu size anarsi, teror ve sivil
itaatsizlik olarak geri döner bu beees, bunu cozmek icin ekstra onlem ve
tedbirler alirsiniz, bu da ek maliyet ve ek zayiflik demektir bu altiii. YANI
SIZ BUNLARI LUX SAYAN BIR EMPERYALIST ZIHNIYETIN TAKIPCISI OLURSANIZ, aslinda en
az ALTI MADDELIK LUKS HARCAMALARLA VE NICE SORUNLARLA KARSILASACAKSINIZ.
Siz KULTUR ve
SANATI LUKS ve PAHALI yaparsaniz, milleti OZELLİKLE en YAYGIN, EN KOLAY VE UCUZ
propaganda ARACI OLAN TELEVIZYONA YONELTMIS VE MECBUR ETMIS OLURSUNUZ.
Bu TELEVIZYONDA
DA DIS ODAKLARIN ICTEKI ORTAKLARI VASITASI ILE toplumu UYUSTURUCU, ALDATICI,
GERCEKLERDEN UZAKLASTIRICI YAYINLARINA IZIN verirseniz DIS ODAKLARIN ekmegine
YAG sürmüs olursunuz.
EV FIYATLARINI
UCUZLATMAYIP, NORMAL BASIT ve TOPLU konut evlerinin VILLA FIYATINA SATILMASINA
GOZ YUMARSANIZ, kari-koca ve cocuktan olusan CEKIRDEK AILE tipinin gelismesini
engeller, bir evde cumbur cemaat oturmak zorunda kalan DEDE BABAANE, YENGE DAYI-YEGEN-GELIN-DAMAT
seklindeki kalabalik FEODAL AİLE TIPINI gelistirmis olursunuz ki, bu LUKS fiyata
satilan KONUTLAR yarin aile ici cinsel taciz ve cinayetler seklinde SAGLIK VE
ADLIYE sorunlari seklinde COK LUKS sorunlar olarak BASINIZI AGRITABILIR.VEYA 3
KISIYE bir BUZDOLABI ve TV düsecek iken 7 kisiye bir BUZDOLABI düser ki, BU da
ULKE sanayisini olumsuz etkiler. AYRICA sehirli aile tipinden, KOYLU aile tipine
geri dönüsü başlatir ki, bu da SOSYAL DEVLETIN OLMADIGINA ISARETTIR, devletin
gorevini AKRABALARIN SOSYAL DAYANISMASI ALIR. Bu da FEODALITEYI YOK ETMEK
ISTEMEYEN emperyalizmin isine gelir.KALABALIK aileler okullardaki kalabalik
SINIFLAR gibidir, kalabalik ortamlarda cocuklar iyi ders calisamaz, egitim ve
insan kalitesi etkilenir BU DA ILERDE DAHA LUKS SORUNLARA YOL acar. (Almanya'da
belediyeler, kalabalik ailelere cok odali, az nüfuslu ailelere az odali evleri
kiralamakta, dileyen diledigi evi tutamamaktadir.)
IS guvencesi ve
CALISMA GARANTISI OLMAYAN bir ULKEDE, 10-15-20 YIL VADELI EV SATILMASI
PROJELERINI MARIFETMIS GIBI SUNARSANIZ, Krediler odenmedigi an EVLER GERI
ALINACAKTIR, BU da YEPYENI FACIALARA ve LUKS SORUNLARA YOL ACACAKTIR.
ADALET ve HUKUK
ihtiyaclarini LUKS hale getirirseniz HAKKINI ARAMAK ZORLASIR ve ADALET TECELLI
ETMEZ bu da LUKS sorunlar yaratır.
VEEE, ISTE
YAZIMIZIN BAM TELIDIR; REKLAM VE TANITIM HIZMETLERINI LUKS HALE GETIRIRSENIZ
bir sanayici bir LOGO icin 10 milyar ödemek zorunda kalirsa, bir brosur
tasarimi icin 7 milyar verirse, bir logo, amblem, kartvizit ve baslıklı kagıt ve
zarf icin KURUMSAL KIMLIK CALISMASI ADI ALTINDA 20 milyar para verirse.
BIR GAZETE REKLAMI 350 milyar, BIR TELEVIZYON REKLAMI 3 TRILYON olursa.YANI
reklamcilik da LUKS olursa, bu sanayici malini ve hizmetini tanitmasi icin ILLA
da AMERIKAN VE INGILIZ ORTAKLI MI OLMALI? YADA BU SANAYICI BU PARALARI ODEMEMEK
ICIN UCUZ BASIT MATBAALARA MI GITMELI. ? REKLAM BU KADAR PAHALI VE LUKS BU KADAR
UCUZ VE KALITESIZ MI OLMALI. ya IFRAT ya TEFRIT? MAKUL OLANI YOK MUDUR???
KISACASI
REKLAMCILIK SAKAL TIPLERINE GORE AYRILMIS BIRBIRININ KARSITI GIBI SUNULAN
IKI AYRI KESIMIN ELINDE MI OLMALI? ARASI YOK MUDUR?
BIRISI YARATICI
BENIM DIYOR, SADECE SOZLERLE OYNAYARAK BIR SEYLER YARATMAYA CALISIYOR.
DIGERI TOVBE,
(hakli olarak)YARATICILIK ALLAHA MAHSUSTUR DIYOR, AMA ORTAYA BULUS VE REKLAM
ADINA BIRSEY KOYAMIYOR.
IKISINDE DE
AIDIYET VE SADAKAT LIYAKATTAN DAHA ONEMLI.IKISINDE DE TESLIMIYET HAKIM.
Şimdi anladık mi
art direktorlük nereye gidiyor derken, Türkiye'nin nereye gittigini????
Turkiye'de
REKLAMCILIK sektöründe kimler açlıkla ve çaresizlikle baş başa biliyor musunuz?
Kendi adima konusayım önce ART direktorler, inanin mac operatörleri değil önce
art direktorler.
Türkiyede kültürü
ve bilgisi olmayıp da parasi olanlar kimlerdir ve nasil oluyor da para ve kültür
ayni adamda olmuyor diyordum. Bir mac operatörü kardesim söyleyiverdi;
"abi dedi, boşuna
kafayi yorma, su 3 seyin birisi icinde degilsen yanmıssın; 1- Siyaset,
2-Tarikat, 3-Asiret"
Ne de guzel
özetledi, CAGDAS, LAIK ve SOSYAL HUKUK devletini.
3 yil önce bir
manzume yazmistim, simdi tam yeridir tekrar edeyim;
(Yuksek kulturlu,
bilmem kac dil bilen Yaratici Yönetmenlere yaratici olmayan art direktor Faruk
Cagla'dan bir armağan olsun.)
BILENLER NEDENSE
OLAMIYOR MUTLU,
CAHILLER HEM
CESUR HEM DE UMUTLU,
BOS BASAKLAR DIK,
DOLU BASAKLAR EGIK.
SANAT, KULTUR
DEDIK,NE HALLERE GELDIK.
BUYUK BASIN DERDI
DE BUYUK OLUYOR,
BILGI, TURKIYE'DE
ADAMA YUK OLUYOR.
Selam olsun
BILENLERE. BILGIYE DEGER VERENLERE...selam olsun hic bilenle bilmeyen BIR OLUR
mu diyenlere. Selam olsun yasadigi topraklara ihanet etmeyenlere. Selam olsun
EMANETI EHLINE verenlere !!!! Selam olsun Emanete IHANET ETMEYENLERE.
Selam olsun
yazanlara, cizenlere. Selam olsun onlari ENGELLEMEYENLERE..
Faruk CAGLA (11
MART 2007)
|