ART DIRECTORLUK (VE REKLAMCILIK) NEREYE GIDIYOR? ASLINDA TURKIYE NEREYE GIDIYOR?

 

1-Yıllardır savunur dururum, reklam ajanslarında reklam yazarları, art directorlerden üstün görülür, GENELLIKLE reklam yazarlari creatif yonetmen olurlar.Ya da YAZARLAR kreatif (yaratici) olarak kabul edilir.GOZ degil SOZ onemlidir.

 

2-Gazetelerde de yazi isleri, hem yazarlara hem  cizerlere egemendir, 1989-1991 arasinda bu duruma Gunes'te bizzat tanik oldum ...

 

3- Reklam ajansi, grafik burosu, matbaa vs gibi yerlerde (yani en zengininden en fakirine);

 

A) Hic bir REKLAM ve grafik kulturu olmasa bile SUPER INGILIZCE BILEN ( Ikinci dil tercih sebebi, ama asla Rusca, Arapca veya Cince olmayacak, illa  İngilizce, Fransızca, Almanca olacak. Ve yine illa emperyalist ülkelerin dili olacak !!! Çünkü yaraticilik denilen sey sadece o dillerde olabiliyor!)bilen ve ABD'de (veya Batı'da okumus birisi olacak, çünkü medeniyet batı'da !), hatta siir yazan birisi... hatta

gazetecilikten gelme birisi, yani yeni deyimle iletisimcilerdenbirisi.... sadece iyi dil biliyor diye pekala metin yazari, reklam yazari ve hatta kreatif direktor olabiliyor... (bu yüzden radyo reklami gibi bol

metinli TV reklami üretiyorlar..)

 

B) Bu gibi yerlerde CREATIF DIRECTORLARIN BASKISI ALTINDA, dil bilen metin yazarlari TERCUMAN olarak, grafik programlari iyi bilen art direktorler YARATICI GRAFIKER OLARAK,

GRAFIKERLER MAC OPERATORU olarak kullanilmaktadir. BU nedenle ART DIRECTORLUK ismen vardir CISMEN YOKTUR.

 

C) Reklam sektorünün dar bütcelerle yuruyen kesimlerinde (ozellikle matbaalarda ve 5-6 kisilik Mecidiyekoy ajanslarinda), mac OPERATORLERIne GRAFIKER denmekte, yaratici grafikerler ise ART DIRECTOR sayilmaktadir. KISACA KIM KIMDIR belli degildir.

 

D) Belli olan tek sey vardir; HAYAL ve DUS dünyasi genis, SENARYO, HIKAYE ve MASAL üretebilenler, YABANCI DILLERDEN FIKIR alip beslenebilenler  (tipki yabanci grafik tasarimlari araklayan art director bozuntulari gibi) YARATICI SAYILMAKTA, bunların yabanci dil bilmesi disinda tasarim veya yaraticilikta ise yarayacak hic bir bilgisayar programi bilmleri istenmemektedir. BU YARATICI AYRICALIKLI SINIFIN haricindekiler SADECE ISCI muamelesi gormektedir. Bu isciler bu yaratici (KREATIF) direktorlerin fikirlerini uygulamaya, realize etmeye(gerçekleştirmeye) memur edilmislerdir. Baska bir deyisle, onlar (kreatif directorler) icin bir art director (sanat yonetmeni), daha kaliteli bir mac operatorunden (veya yaratıcı grafikerden) baska bir sey degildir.(ücreti biraz yüksektir o kadar)(Kaldı ki yaratıcı grafikerin de ne olduğu tartışılmalıdır).

 

4) Bu nedenle, yukarıdaki 3 no lu maddenin cümlesinden (tamamindan) olmak üzere, art director arayan firmalar; art direktorde direktorluk ve yoneticilik vasiflarindan ziyade cok program bilme ve kullanabilme ozelligi aramakta ve mac operatorunde ne varsa art directorde de o olsun

istemektedirler... Eger sadece yaraticilik isteseler onlarin fikrine göre o seref sadece kreatif directore mahsustur... Ama yaratici (kreatif) direktorler bilgisayar programlari bilmese de olur, onlar sadece yabanci dillerden en az 2 tanesini iyi bilsin ve hayal üretsin...Müşteri beğensin ve diğer personel de uygulasın. Yaratmak sadece yabanci dil bilenlerin işi, sanki her gün İngilizce reklam yaziyorlar, sanki Türkiye İngiltere'nin sömürgesi. İthalat ihracat müdüründe İngilizce ararsın da, yaratıcı yönetmende niye ararsın?  Demek İngilizce bilmeden yaratilmiyor !!!

 

5) Yine bunlara bagli olarak; Flash bilip animasyon yapacak, Dreamweaver bilip web sayfasi yapacak, Photoshop bilip, Freehand bilip grafik tasarim yapacak bir art directorun neresi directordur, herseyi kendi yaptiktan sonra kimi yönetecektir? Mac operatorleri veya grafiker ne yapacaktir?

 

Simdi tüm bunlari bilen bir de ingilizce bilen art direktorler aranmaktadir, art directorlere tercümanlik görevi veya metin yazarligi görevi mi verilecektir? Tüm bunlarin karsiliginda Avrupadaki gibi 7-8 bin

euro maas mi verilecektir?

 

6) Gorunen o ki, grafik ve reklam dunyasinda bir bulaniklik, bir netsizlik, bir sisli ortam vardir ve bu ortamda aslinda gizlenen , saklanan ciddi bir saflasma vardir; Bu saflasma is veren ve is goren

kesimlerin akla kara gibi kontrastlastigi, gri tonlarin yok oldugudur. Bir kac yabanci dil bilmekten baska ve kelimelerle oynamaktan baska hic bir ozelligi olmayanlar kisilerin yaratici buyurganligi altinda, bir kac bilgisayar programi bilen web master, animator, grafiker, mac operatoru ve art directorlerin  artik birbirlerinden farki olmayan birer uygulayici konumuna indikleri, yaratici is veren amirlerinin altinda uygulayici is goren memur olduklari gercegidir. Bu nedenle art directorler, directorluk vasiflarini kaybetmisler ve sira islerini kaybetmeye gelmistir.

 

7) Gelinen nokta yaratici beynini kullanan kreatif direktorler yukarida yaratacak, cok program kullanan bilgisayarcılar asagida uygulayacaktir... Asagida direktor, müdür, sef veya amir filan yoktur,

varsa da ici bosaltilmistir, sadece adi vardir... OYUN BUDUR... Tek tanrili din gibi direktor tektir ve yalniz tepedeki kreatif direktordur ve sadece yaratici olan odur... Digerleri kuldur ve itaat eder... Bunlar

kendilerini tanrinin yeryüzündeki temsilcileri olarak gören demokratik maskeli totaliter zihniyetli ideolojilerin reklam dünyasindaki kravatli-mini etekli faşist yansimalaridir... Bu nedenle bir fikir bulana

bir sey yaratmis gibi CREATIVE -yaratici- demektedirler. Bunlar bati kafasiyla, bati kültürü ile bati yabanci dilleriyle Türkiyede, Türkçe reklam yapiyormus gibi gorndukleri  için bu yazida sozu edilen tutarsizliklari yasamaktayiz.

 

8) Kücük ama bir yaman celiski verelim; creative (yaratici) yonetmenin buldugu (onlara gore yarattigi) bir reklam slogan cümlesi , veya bir film senaryosu bir yaraticilik (YOKTAN VAR ETME) eylemi oluyor da, bir art direktörün buldugu, cizdigi, olusturdugu bir logo niye onlara gore yaraticilik sayilmiyor, bunu cizen adama niye creative director denmiyor? Art directorun sanat yonetmeni unvanindaki sanat icinde yaraticilik yok mu? Creative yonetmenin yaraticiligi icinde sanat yok mu? Peki batinin var ettigi bu kavram kargasasinin aynen Türkiyeye yansimasi niye? Hadi yansidi diyelim, bu uygulama bozuklukluklari, bu elestirdiklerim niye? Art direktorun grafikerlestirilmesi niye?   Art direktor gercekten varsa isini yapsin, gercekten yoksa da art direktor denmesin, bu deyim literaturden kalksın. Elmayi elma diye cagırip elma diye yiyelim, kimi kandiriyorsunuz?

 

9) Sonuc olarak, art directorlerin dil bilenleri ya kreatif direktor olacak ve rahat edecek ( ki bu yol cesitli barajlarla engellenmektedir) ya da bir kac basamak inerek grafiker ve mac operatoru olarak calismaya razi olacaktir.

 

10) Buna nedeni sadece ekonomik kriz degildir... Batinin gercek kulturunu Turkiye'de sentez yapmadan kullanmaya calisan, ayni deyimleri birebir Türkiyeye aktaran komprador (isbirlikci) kültür temsilcilerinin var ettikleri KULTUREL  KRIZDIR... Iste bu IKIZ KRIZ bizleri cift (duble) somurulme ve ezilme ile karsi karsiya birakmaktadir.

 

11) Bu, çağdaşlık adi altinda resmen kültür emperyalizmini savunmak, onun parçası olmak, onunla bütünleşmek ve ancak onun sayesinde yaşayabilmekte, para kazanabilmekte olduğunu DOLAYLI YOLDAN ifade ve itiraf etmektir.

 

12) Ve yine yıllardır haykırdığım ama kimseye duyuramadığım gibi yabancı dili çok iyi bilen reklam yazarları ve onlardan türemiş kreatif (YARATICI) direktörler tarafından yaratilan konseptler, yazilan metinler, bulunan yaratici fikirler NEDENSE HEP TURK DİLİ İLE TURK TOPLUMUNA SUNULMAKTA dır. Hiçbir yaratici yazar veya yönetmenden sadece görüntüye dayanan film veya kompozisyonlar çikmadiği gibi, yarattiklarini söyledikleri her şey Türkçedir. Sözlü anlatima dayanmakta, görülmese bile  işitildigi takdirede eksiksiz anlasilacak seylerdir. Demek ki radyo reklamlarini TV filmi diye izliyoruz.  Yaraticiliklarini sadece Türk dili ile yapacaklarsa NICIN INGILIZCE bilen yaratici yönetmen araniyor ki?  Yoksa bunlar yaratici degil, UYARLAMACI yönetmen olmasin sakin? Yada tercüman, mütercim anlaminda CEVIRMEN YONETMENLER desek daha uygun olmaz mi?

 

13) Iste tam bu noktada reklamcilik sektoründeki emperyalizm hayranligi bizi hangi yanlislara götürüyorsa, Prof. Oktay Sinanoğlu da meseleye çok farklı bir noktadan başlayarak bu dil emperyalizmi konusunu "bye bye Türkçe" adlı kitabında işleyerek emperyalist kuşatmadan söz etmektedir.Prof. Sinanoğlu hemen hemen her kitabında ve her konuşmasında yabancı dil ile bilim eğitimi yapılmasına karşı çıkmaktadır.Düşünebiliyor musunuz 20'li yaşlardayken Amerika'da matematik ve fizik profesörü olmuş ve ingilizceyi su gibi bilen bir bilim adamımız Türkçe ile bilim yapılmasını ister ve savunurken, REKLAMCILARIMIZ INGILIZCE ile YARATICILIK YAPILMASINI ISTEMEKTEDIRLER !!!!

 

14)Oktay Sinanoğlu yarim yamalak İngilizce ile yapilan egitime Tarzanca demektedir. Türkçe ve Ingilizce karisimi bir dil demektedir. Zaten bunun da kaniti reklamcilikta gözlenmektedir. Bir cok YARATICI REKLAMCIMIZ ; köfteci yerine KOFTECHI, dönerci yerine DONERCHI yazmaktalar, neredeyse simit cay yerine SMITH CHAI yazacaklar. Ayni Osmanli Sultanlarinin adlarinin Latin Alfabesinde Sulthan IV Murat Khan yazilmasi gibi. ( Oysa onlarin internette Türkce font okunmamasi diye sorunlari yoktur. Biz bu yaziyi internette İngilizce font egemenligi nedeniyle büyük i harfini I seklinde yazmak zorunda kaliyoruz. Herkes internet tarayicisinin fontlarini Türkce yapmayi bilmiyor.) Iste Sinanoglu hoca'nin tarzanca dedigi dil reklamcilar tarafindan pek yaygin olarak kullanilmaktadir. Demek ki bu amacla reklamcilikta Ingilizce mecburidir.TARZANCA REKLAMCILIK yapmak için. Peki bir Amerikali, JOHN SMITH adli bir firma icin sabah uyandiginda tabelada Turkce olarak Can Simit yazdigini gorse acaba ne dusunur? Hele de simitin yuvarlak bir halka oldugunu bilse?

 

 

15)Tarzanca reklamcılık dedik de, FEVKALADE INGILIZCE BILEN reklam yazarlarimiz veya CREATIVE DIREKTORLERIMIZ Türk medyasinda yayinlanacak reklamlar icin mi goreve aliniyor yoksa yabanci ülkelerdeki medya için mi? Hadi diyelim her ikisi icin.. Buyuk ve unlu reklamcilarimizdan biri diyordu ki, yabanci medyalarda yayinlanan Turklerin yazdigi reklam metinlerinde inanilmaz Ingilizce yanlislari var.  Sen yaratici diye fevkalade İngilizce bilen adam al, sonra ayda yilda bir İngilizce metin yazsin, onu da yanlis yazsin. Adam gibi tercüman alsan ondan iyi degil mi? Yook, illa yaratici alacak. Yarattigi da DONERCHI olacak. hani utanmasa Türkiye ISH bankasi diyecek. Onlar Ingilizce'den TURKCEYE yaratmayi biliyorlar da NEDENSE TURKCE'DEN INGILIZCEYE CUVALLIYORLAR DEMEK KI. Demek kültürleri Türkceleriyle dalga gecmeye yetiyor da Ingilizceyle dalga gecmeye yetmiyor. O halde NEDEN TURKCEYLE DALGA GECECEK YARATICILAR ARANIYOR DIYEMIYORLAR?

 

16) Bu reklamciligin yaratici tarzanlari ne yapiyor biliyor musunuz? Harika Ingilizce ve Fransizcalarini kullanamadiklari zaman Karadeniz lehcesini, Kırsehir lehcesini, diyarbekir lehcelerini kullaniyorlar reklam yaraticiliklarinda.  Mesela İstanbul Turkcesi ile kaybolmayan sakiz dedirteceklerine GAYBOLMEYEN ZAKiZ dedirtiyorlar, ve tüm Türkiyeye yöresel bir lehceyi empoze ederek yaraticilik yapmis oluyorlar. Mesela Arçelik reklamindaki gece bekcisi illa da cahil ve koylu bir yagiz Anadolu genci ve Turkcesi de yoresel turkce olmak zorunda. Eee yaraticilarimiz, yaratici reklamcilarimiz ya Ingilizce Türkce karisimi bir dil ile yaratacaklar, ya da kentlesememis, uluslasamamis ama yöresel ve feodal kalmis dillerle yaratacaklar. Geliyor musun demeyecek, geliy misen diyecek. Ya urfa agzi, ya Karadeniz agzi,(celey misun?) ya da varos ve gecekondu agzi, (hadi hayirli traslar) annadin mi.?

 

17)Ve simdi ilk bastaki temaya dönüyoruz, dikkat buyurun; tüm bu yaraticiliklar, tüm bu creative eylem ve edimler SADECE VE SADECE SOZLE oluyor. GOZLE degil. SADECE SOZU kullanan yaratici. Hani sözü de yaratici olarak kullansalar gam yemeyecegiz. Ya emperyalist yozlasma altinda Tarzanca bir dil veya  uluslasma surecine, millet olma surecine adeta bilincli bir itiraz gibi yerel dilleri ve lehçeleri kullanmada asiri bir israr. Bu neyin YARATICILIGI ?

 

18)Öykü ve KURGU temelli, GOZ ziyafetine dayali, zeka ve bulus dolu bir GORSEL YARATICILIK deseniz ( mesela hic metin olmayan sadece görüntü olan kontrolsüz güc, güc degildir reklami gibi).YARATICILIGI görsel düşünen beyinlerin elinden aldiniz. Yaraticiligi SOZEL düsünenenlerin eline verdiniz, onlar da ya müstemleke (sömürge) dili ile reklam (VE YARATICILIK) yapacaklar, ya da feodal dillerle. Ikisini de emperyalizm besliyor, fark ettiniz mi???

 

19) Art direktorler nicin yok oluyormus? Nicin yaraticiliklari yok ediliyormus, nicin direktorluk ve yoneticilik ozellikleri ve yetkileri elinden alinip bu yetkiler kimlere nicin veriliyormus? Nicin art direktorlerle mac operatorleri arasinda bir fark kalmiyormus.? Simdi anlasildi mi?

 

20) BILIMDAKI YARATICILIKTAN KORKANLAR; SANATTAKI YARATICILIKTAN DA KORKARLAR. INANMAYACAKSINIZ AMA REKLAMDAKI YARATICILIKTAN DA KORKARLAR.

CUNKU ONLAR TEK YARATICI OLARAK KENDILERINI GORURLER. HER TURLU YARATICILIK ONLARIN YARATICILIGINA SALDIRIDIR.  YARATICILIK BAGIMSIZLIK VE OZGURLUK DEMEKTIR.  ONLAR YARATACAK KI SIZ ONLARA BAGIMLI OLASINIZ !!!

 

21) ISLAMI DUYARLILIGI OLAN KARDESLERIMIZIN DIKKATINI CEKERIM KI, EMPERYALISTLER ve onlarin MODERN MASKELI FASIST UZANTILARI her türlü sanatsal, kültürel ve bilimsel yaraticiligi kendi TEKELLERINDE TUTMAK istedikleri icin, toplumlara ve dünyaya sekil ve bicim vermek istedikleri icin, kendilerini TANRI gibi görürler ve sadece bu yönleri NEDENIYLE $IRK icindedirler. (sirk, sirket manasinda, ortaklik demektir, altinda nokta olan s ile okuyunuz)

 

22) Bu nedenle bati isbirlikcisi reklamcilarin reklam tarifeleri ve fiyatlari; milli, ulusal sanayici ve is adamlarinin ulasamayacagi seviyelerdedir. Amac ulusal sanayicilerin reklam yaptirma sanslarini elinden almak ve onlarin diger haksiz rekabetle engelledikleri gibi, bu yolla da engellemektir.

 

23) Hic unutmam mumkun degildir, bir televizyon programinda bir reklam ajansindaki bir kreatif yonetmene veya bir metin yazarina, televizyona telefonla baglanan orta yaslardaki bir emekli izleyici şunları sormuştu; ben reklam filmleri icin ilginc senaryolar ve buluslar buluyorum, bunlari bir reklam ajansina satmam veya bunlari ajansınıza getirip orada degerlendirmem mümkün müdür? Verilen cevap; "mümkün degildir, önce metin yazari veya reklam yazari formasyonuna sahip olmaniz gerekir, bunun icin ajansimizin yaratici kadrolari veya üst yönetimi tarafindan goreve kabul edilmeniz gerekir, sonra zaman icinde degerlendirilebilirsiniz, oyle pat diye reklam yazarı olunmaz, senaryonuz kabul edilmez" Bakın ne kadar DEMOKRATIK ve FASIST olmayan bir cevap degil mi, ne kadar YARATICILIGI ozendiriyor.  Oysa bir bir bilgisayar kullanıcısı telefon etseydi, ve deseydi ki ben filanca grafik programlari kullaniyorum, filanca logolari ve filanca tasarimlari yapiyorum ajansinizda grafiker olabilir miyim, eminim ayni türde cevap yerine, "bizim ajansimizda veya başka ajanslarda hatta basim evlerinde, grafik tasarim bürolarinda grafiker olarak çalismaniz mümkündür, yeter ki tatmin edici bir dosyaniz, potfolio'nuz olsun". Ama nedense reklam yazarligi icin tatmin edici fikirleriniz ve senaryolariniz olsun denmedi. Oysa şairin şairliği şiirlerinden, yazarin da yazilarindan belli olmaz mi?

 

24)Demek ki KREATIF YONETMENLER, REKLAM YAZARLARI COK ayricalikli yerdeler. Onlarin yeri Tanri kati gibi ulasilmaz, oyle pat diye gelmediler oralara, nice Bizans oyunlari gördüler, nice entrikalarin icinden gectiler. Kolay mi oyle 2 tane soz yaz, bir araba parasi kap. Kaptirmazlar o parayi herkese oyle, bir kere muteber dillerden en az iki tanesini su gibi bileceksin.Mesela böyle metinyazarlarindan biri bira bu kapagin altinda sozunu nasil bulmus, bakalim;

 

Grafikerin biri buyuk ve kalin harflerle BIRA yazmis, I harfi yerine de bira sisesini siyah siluet olarak koymus. Bu ne demisler, bira demis, demisler ki bira olmamis cunku bu sadece sise ve i degil I olarak noktasiz okunuyor. Genc grafiker bira sisesinin gercek kapagini almis sisenin biraz yukarisina pat diye koymus, iste bu kapak i nin noktasi, bu da simdi i oldu demis, iste bira bu kapagin altinda demis, oradaki metin yazari da demis ki bulduuuk, bira bu kapagin altinda. Bunu bana bir dostum anlatti. Metin yazarlarina dusmanlik olsun diye degil, yaratici gorsel düsünceden yaratici sozel dusunceye dogru nasil bir gidisat oldugunu anlatmak icin, her zaman sozel dusunce yaraticiliginin 1 numara olmamasi gerektigini kanitlamak icin bu oykuyu anlattim. Grafikerlerin de yaratici oldugunu ama sadece yazarlara bu hakkin taninmasinin yanlis oldugunu anlatmak icin bu örnegi verdim.Ve elbette ekip calismasi.

 

25) Reklamcılık hep ekip isi derler, ekip calısmasi derler, sonra da iki yanlis yaparlar. Birincisi ekip isi dedikleri islerin arasinda hangi isin yuzde yuz size ait oldugunu merak ederler. En iyi reklam, en iyi reklam verene yapilir derler, sonra da sizin ucuz bütceyle, cahil bir reklam verene zor bela kabul ettirdiginiz ve sanatinizdan taviz verdiginiz bir calismayi ise sanki cok rahat bir musteriye cok rahat calismissiniz gibi acimasizca elestirirler.  Ama filanca reklam filmini nicin oyle berbat cektiklerini sorunca butcemiz kisitliydi derler. Ve belki de en büyük ücüncü yanlis, yaratici ekip calismasi derler, derler de hep o yaratici ekibin basinda yaratici yonetmen olarak hep yazarlar bulunur, cizerlerden ya hic bulunmaz ya da onda defada bir defa bulunur. Ekip mekip degil, bal gibi otorite calismasidir.

 

Sonuc olarak; ulkemiz sosyal, kulturel ve ekonomik kusatma altindadir. Reklamcilarimiz da bu kusatmadan nasibini almaktadir. Cok uluslu reklam sirketi haline gelebilenler bunun nimetlerinden yararlanmaktadirlar, ve isbirlikci ticaret geregi kadrolarini BATI'dan cok BATICI bir anlayisla donatmaktadirlar.

 

Egitimin yabanci dille yapilmasinin prim yaptigi bir ortamda, reklamciligin da boyle olmasi pek dogaldir.  Nasil yabanci dille yapilan egitim, egitim degil de bir oyalama ve sindirme, beyin yikama veya yozlastirma harekati ise, yabanci dille yapilan reklamcilik da reklamcilik degil, uyarlamacilik ve yuvarlamacilik olmaktadir. Bu yüzden  kent dili yerine kasaba ve koy dili, ulusal dil yerine yabanci dil kullanilmaktadir.Ve bu yüzden uluslararasi degerlere sahip GORSEL yaraticilik dili degil, daha cok yerel degerlere sahip SOZEL yaraticilik dili kullanilmaktir.

 

Bunu da halk boyle istiyor, musteri boyle istiyor populizmi ile arabesk turkucu agziyla aciklamaktadirlar.

 

Oylesine elit ve internasyonel kadrolardan ne batiya yakisir internasyonel reklamlar ne de Turk halkinin zevkine yakisir reklamlar cikmaktadir.

 

Dekorasyonu ve dis görümleri batidakiler kadar mukemmel fakat dusunme tarzi batiya yaklasamamis  YAZARLAR YARATICI sayilmakta, CIZERLER uygulayici isci gorulmektedir. BU; uluslararasi sinsi bir planin uygulanmasindan baska bir sey degildir.

 

Bu nedenledir ki, uzun sacli, kulagi küpeli, tipik batili gibi giyinen reklamcilar, O KAPILARDAN ICERI ALINMALARI ICIN once bu tarz giyimleriyle (bir cesit uniformalariyla) reklamci olduklarini ONLARIN ISTEDIKLERI TIPTE reklamci olduklarini göstermek zorundadirlar.

 

Sanirim bu nedenle, benim isten atilmalarim karsisinda üzülen uzun sacli bir karikatürcü dostum, bana sacimi uzatmami ve top sakal birakmami böylelikle daha bir art direktor olacagimi ve daha bir saygi gorecegimi inanarak siddetle tavsiye etmisti.

 

Ona gore beni issiz birakanlarin sucu yoktu, tüm kabahat bendeydi, ben onlara uyum gosteremiyordum.

 

Simdi, kendisi o yuzde yuz batılı tipiyle ve takdir ettigim üstün yaratici yetenekleriyle Turkiye'ye gelerek, onlara uyum saglama gayreti icerisine girdi.

 

Cok önemli bir ayrintiyi atlamayalim, bu cizer dostumuz REKLAM SEKTORUNE cizer olarak alinmadi, Art Direktor olarak da alinmadi, Grafiker olarak hic alinmadi, peki NE OLARAK ALINDI? CREATIVE yonetmen olarak alindi. Yaratici yonetmen olarak alindi.

 

Yani onu ise alan REKLAMCIYI da YABANA atmayalim, bu uzun sacli cizer dostumu oyle uzun saci icin ise aldigini sanmiyorum.Bilgisi , gorgusu, sanatsal gucu, hem cizer hem yazar ve hem idareci olarak yaraticilikla yoneticiligi birlestirebildigi icin ise aldigini umit ediyorum.

 

Ama kesinlikle belirtildi ki ART DIREKTOR olarak ise alinmadi. Zaten bu da tezlerimizi dogrulamaya yetiyor.

 

Art direktorlugun, art niyetli reklamcilar tarafindan nereye götürüldügünü bilmem anlatabildim mi?

 

Peki, sömürgeci zihniyetin disinda kalan reklamcilar ve bu reklamcilara giden musteriler, KOBI'ler , milli sanayiciler yok mudur?

 

Bu reklamcilarda YARATICI YONETMEN, art direktor, METIN YAZARI, grafiker kadrolasmasi nasildir? Oralarda art direktorler nereye gitmektedir?

 

Bu tema ayri bir yazi konusudur. Bu temaya parca parca da olsa "matbaalarda grafiker olmak, matbaada grafiker mi makine mi önemli" ve "zenaate veya sanata para ödemek" veya "reklamcilik ve karikatürcülük" basliklari altinda yazdigim yazilarda www.farukcagla.com/makaleler adli sitemde degindim.

 

Ama tekrar bir degerlendirme yapilacak olursa,

1) Nasil ki cok uluslu komprador isbirlikci somurge kulturunun benimsendigi reklam ajanslarinda yaraticilik eylemi genellikle kreatif direktorler adi altinda soz yazarlarina veriliyor ve yari İngilizce ve yari turkce tarzanca metinler ile, yari koylu yari kentli literatur kullaniliyor ve gercek gorsel yaraticilik bilerek guduk birakiliyor ve art direktorluk yok ediliyorsa..

 

2) Ve yine bu ajanslarda KREATIF DIREKTORLER TARAFINDAN metin yazarlari tercüman olarak, art direktorler de grafiker olarak istihdam ediliyor ve grafik kadrolara sadece isci , bilgisayar iscisi gozuyle bakiliyorsa.

 

3) Daha kucuk capli ve ulusal olceklerde calisan, daha cok kobilere ve milli sermayeye hizmet veren personel sayısı 10 ila 5 kisi arasinda gidip gelen adina reklam ajansi dense de MEDYADA GUCU OLMAYAN ve aslinda tasarim ofisi olan yerlerde de kimin art direktor, kimin grafiker oldugu belirlenmis degildir. Bu tip yerlerin yaratici kadrosunu daha cok sirket sahipleri veya musteriler olusturmakta, yaratim ve tasarim faaliyleri feodal bir kargasa icerisinde, harala gurele arasinda, musteri boyle istiyor tavizleriyle beraber surdurulmektedir.

 

4)Buralarda art direktorluk kapanin elinde kalmaktadir. Her hafta aynı brosur tasarimini sadece firmanin logosunu degistirerek degisik musterilere sunan ve begendiren bir mac operatörü patrona para kazandirdigi icin art directoru isten attirabilmektedir. Bu tip isletmeler genellikle gercek reklamcilar tarafindan isletilmemektedir.

 

5) Büyük ve komprador reklamcilar, nasil cok elit bir noktada fiyat ve konsept olarak topluma cok uzakve erisilmez mesafede yer aliyorlarsa, kucuk reklamcilar da uluslararasi reklam bilgi ve donanimlarindan yoksun olmalari nedeniyle ve musteri tercih etme noktasinda secici davranacak kadar mali yapilari dayanikli ve güclü olmadiklari icin genellikle dogru musteriye dogru reklami yaratacak ve uygulayacak pozisyonda olamiyorlar. Bilgi ve sermaye güçleri müşterilerini ikna etmeye yetmiyor, hal böyle olunca müşterilerin isteklerini kabul etmek zorunda kalip, etkisiz, verimsiz işler üreterek satışta ve markalaşmada olumlu sonuçlar elde edemedikleri için günü kurtararak ancak geçinebiliyorlar ve çaresizlik içinde müşteriye körü körüne bir bağlılık yanlışına düşüyorlar.Zaten bu ortamda hastaya uygun recete verilemeyecegi ve basarili tedavi yapilamiyacagi icin sadece agrilarin bir müddet dindirilebilmesine sukredilmektedir.

 

6) Bu tip yerlerden memnun kalmadigini nice zaman sonra goren kucuk veya orta boy isletme sahipleri, buna neden olan faktörlerden birinin de  kendileri olduğunu göremedikleri icin, orta boy ajanslara kizmakta, sinirlenmekte,"zaten bütün fikirleri ben verdim, bütün tasarimlarda ben etkili oldum, bir de benden para aldilar" deyip bu kez hic tasarim parasi alinmayacagi yalanlarini öne süren matbaacilara (bakiniz www.farukcagla.com/makaleler daki yukarida adi gecen yazilarim) kosmakta ve oralarda da harap olmaktadirlar. ) Matbaalardaki tasarim olayi da icler acisidir, mac operatorleri, grafiker pozisyonundadir, tasarimin cok cabuk yapilip hemen baskiya verilmesi gerekir. Matbaacilar grafik calisma bedelini hissettirmeden baski bedelinin icine kaydirirlar.

 

7) Matbaalardan ve kucuk grafik tasarim ofislerinden memnun kalmayan sanayicilerden "daha cok para vereyim de adam gibi reklam yaptirayim " diyebilenler semt polikliniklerinde aslinda dogru dürüst doktorlarin calistigi bir semt poliklinigi bulabilseler 30 milyona çektirecekleri bir rontgen filmi icin uluslararasi bir hastanede 500 milyon para ödemeye razi olmaktadirlar.

 

8) Belki de bu ana kadar kimsenin deginmeye cesaret edemedigi bir konuya daha  temas etmek istiyorum. Yukaridaki 7 maddede belirtmis oldugum tipte ve ozellikteki KUCUK VE ORTABOY reklam ajanslarinin buyuk bir cogunlugu EMPERYALIST isgalden sikayetci kadrolar tarafindan ULUSAL SERMAYEYE KATKI SAGLAMAK GIBI BIR ULKUYLE kurulmamistir. Bu ajanslarin yarisindan fazlasi TAKUNYALI AMERIKANCI, TAKKELI AVRUPA BIRLIKCI, faiz yemeyip EURO ve DOLAR biriktiren ILIMLI ISLAMCI siyaset sahipleri veya cesitli tarikat mensuplari tarafindan kurulmustur. Bunlar her alana el attiklari gibi HIC UZMANI OLMADIKLARI ve ASLA DA OLMAYACAKLARI 15 YILDIR NETLESMIS olan reklam ve tanitim faaliyetlerinde de soz sahibi olacaklarini dusunmusler, kendilerine sempati ile bakan tarikat mensubu olmayan saf ve milli Anadolu sanayicilerinin reklam harcamalarini DAHA LUKS sayilan acikca batici ve isbirlikci ajanslara kaptirmamak icin kurulmuslardir. Bu arada tarikat mensubu sanayicilere de hizmet prensibini , para kendi iclerinde dönsün maksadiyla elbette sakli tutmuslardir. Ama bu milli hassasiyetten cok, kadro veya cemaat hassasiyetidir.

 

9) Iste bu musluman, muhafazakar reklam ajanslari namaz ilmihali ve Kuran-i Kerim basan matbaalardan tutun da Islami finans orgutleri ve bankalarin takvimleri, gazete ilanlari ve TV reklamlarina kadar buyuk bir sicramayi 1994-2007 yillari arasinda buyuk bir basariyla gerceklestirmislerdir. Ama bu basari reklam kalitesi, satis ve markalasma anlaminda degil, sadece ciro bakimindandir.

 

10) Bunlarin yaptiklari reklam midir, uluslararasi reklam, tanitim ve iletisim kurallari burada uygulanmakta midir, hayir ! Bu konu cok ayri bir tartisma ve hatta tez konusudur.

 

11) Nasil ki islami gazetelerde kose yazisi yazan eski tufek sol yazarlar oldugu gibi, komprador bati reklamcilarinda is bulamayan sol kokenli reklamcilar, metin yazarlari, grafikerler, art direktorler de buralarda hem is yaptılar hem de eli tesbihli kardeslerine reklamciligi ister istemez ogrettiler. Reklamciligin yarisini ancak kavrayan tesbihli, cember sakalli kardeslerimizden bazilari dev sermayeli kökü disarda arap ve amerikan emperyalizminin ortak abidesi SUUDI FINANS kurumlarina reklam müdürü bile oldular, reklamcılıkta biraz bulunduklari icin ama asil INGILIZCE bildikleri icin. Yani İngilizce bilmeleri sayesinde tipki bati taklitcisi ajanslarindaki meslekdaslari gibi, o kurallara tabi olarak  KREATIF DIREKTORLUK ve METIN YAZARLIGINI dindar camialarinda PAT diye kaptilar.Yani Ingilizceleri ile yine DISARI ILE KOLAY TERCUMANLIK YAPIP KOLAY BUYRUK ALIP KOLAY ANLASTIKLARI ICIN. Ve sonra da bazilari kreatif direktorlukten SUUD sermayeli BANKAlara reklam müdürü oldu, yine Ingilizce. Ingilizce bilen reklami biliyor yani.

 

12)Tamamen yerli tarikat sermayesiyle kurulmus bir kurusu UMMAN'dan, KATAR'dan, BAHREYN'den veya DUBAI'den gelmemis olan sadece yerli Müslüman muhafazakar sermayedarlara hizmet etmek isteyen tarikatlara ait reklam atolyeleri de reklamciligi bilmeyen musluman kartdeslerimiz icin okul olmus, buralarda staj goren imam hatip mezunu gencler on yil sonra kendi sozum ona reklam ajanslarini acmislardir. Bunlar da tesettur firmalarinin reklamlarindan ve matbaa islerinden ekmek yemektedirler ve art direktor de, kreatif direktor de, musteri temsilcisi de patron da kendileridir. Bu kardeslerimiz, ekonomik olarak gelistikce imam nikahli eslerinin sayisini da gelistirmektedirler.

 

13) Nasil ki, bati tipi reklamcilarda bati tipi sakal ve giyim tarzi ve hatta konusma jargonu gerekiyorsa, bu tip İslam hassasiyeti oldugunu one süren ve bunu gerek icten gelen samimiyetle yapan gerekse pazarda is kapmak icin mecbur kalip rol geregi oyle gozuken reklamcilarda da İslam tipi sakal ve giyim tarzi, musluman ve arap konusma jargonu gereklidir. Nasıl Bati taklitcileri Ingilizce espriler ve geyik muhabbetleri yapip asiri free takiliyorlarsa, bu musluman kardeslerimiz de arapca kelimeleri ozellikle kullanarak ve Islam-Arap tarihinden efsane ve mucizeleri anlatarak, selamlasirken baslarini tokusturarak yepyeni bir musluman jargonu dogmasina katkida bulunmuslardir. Mesela bu reklamci kadeslerimiz bir dergide Zeki Triko'nun mayo reklamında bikini giymis manken resmi gorduklerinde acik yerleri hemen ispirtolu kalemle karalayip kapatmayi sevap islemek ve baskalarini da olasi gunahtan korumak olarak degerlendirmislerdir.

 

Bu bakimdan bana uzun sac ve top sakal öneren karikaturcu dostum, Turkiyenin sadece yarim gercegini gorebilmis, oteki gercegini gormemezlikten gelmistir kanimca.

 

Oteki gercegi de gorebilseydi  "bu devirde issiz kalmak istemiyorsan ya bati kulup üyeleri gibi uzun saç top sakal birakip blucin giyeceksin, ya da namazinda niyazinda olup, takke ve cübbe ile gezeceksin. Boyle olmazsan Isa'ya da Musa'ya da yaranamazsin. Reklamcilik ilminde ve sanatindaki yaraticiligin ve tasarim gücün degil, sadece uniforman ve nereye ait oldugun önemli bu günlerde." demeliydi ve bu daha eksiksiz olurdu.

 

14) Kısacasi, her iki grup için de LIYAKAT degil, SADAKAT önemli. Sadakatinizi ispat ettikten sonra iltifata mahzar olmak cok kolay. Yani bir meslek sahibi olmak degil, bir gruba ait olmak önemli. Aslinda AIT OLMAK MI demek yoksa TESLIM OLMAK MI demek daha dogru, ona siz karar verin. Inaniniz meslek odalari veya eski lonca sistemi bundan çok daha kabul edilebilir ve demokratik. Hiç olmazsa bir meslege ait oluyorsunuz. Halbuki burada disaridan bir takim guc odaklarina ait olmaya zorlaniyorsunuz, ait olmaz iseniz ac birakiliyorsunuz. Bu aidiyet midir, teslimiyet midir? Yoksa bir ULKE BOYLE MI TESLIM ALINIYOR?????

 

15) Aci olan odur ki, grafikerlere ait, gorsel tasarimcilara ait hic bir kurum bunun farkinda degil.Grafik tasarim okullarindaki ogretim gorevlileri sadece maaslarinin garanti olmasinin rehaveti icinde. Mezun ettikleri gencleri bu kurtlar sofrasi bekliyor oysa.

 

Bu satirlarin yazari olarak ben diyorum ki, emperyalizme bagimli tüm ülkelerde, insani olan her sey luks sayilmaktadir.

 

Ornegin, kaloriferli ve cift camli, asansorlü bir daire Avrupali icin sadece isci ve memur evi sayilirken BIZDE LUX DAIRE sayilmaktadir. ( Unutmayalim ki, ATAKOY denilen lux semt once memur evleri olarak insa edilmisti)

 

Yine bir ornek;otomatik camli ve klimali bir otomobil, bizde lux sayilmaktadir.

 

Herkesin hasta oldugu anda hic sira beklemeden rahatca doktora ulasabilmesi bizde ancak ozel hastanelede ve luks sayilan kosullarda olmaktadir.

 

Rusya'da ve Almanya'da her semtte bir yuzme havuzu olmasi ve giris fiyatlarinin en fazla 3-4 dolar olmasina karsin, bizde hem cok sagliksız, hem cok nadir bulunan yerlerde, hem de cok pahalidir.

 

Gerek eski sosyalist Rusya'da veya gerekse eski kapitalist Almanya ve Fransa'da Besiktas kadar bir kentte 2 adet tiyatro ve 3 adet sinema salonu bulunmasi cok insanidir ve fiyatlar cok dusuktur. Bizde ise lukstur.

 

Oralarda insanlar diskotege dans etmek, ter atmak icin giderler, bizde fuhus icin.

 

Oralarin kasaba ve ilcelerinde spor salonları neredeyse bir fincan kahve parasina hizmet verir, bizde ise esinizin veya cocugunuzun jimnastik faaliyetleri icin neredeyse bir ev kirasi odemek zorundasinizdir.

 

Oralarda diplomali grafiker ile diplomasiz grafiker arasinda neredeyse 4 personel maasi kadar  fark vardir. Burada ise bu fark hemen hemen yoktur ve üstelik diplomalilar sikinti cekmektedir.

 

O halde burada parlak beyinler ya disari ulkelere gocurulmekte ya da oldugu yere gocertilmektedir.

(bakiniz http://www.farukcagla.com/makaleler/zanaat.htm Bu yazimin bir bölümünde diyorum ki; Kisacasi nitelikli beyinlerini kullanmasini bilmeyen ülkelerdeki karar verme noktalarindaki satilmis veya uyutulmus beyinler (veya göçertilmiş beyinler); parlak isik sacan beyinleri  ya baska ülkelere göçürmekte yada oldugu yere göcertmektedir.)

 

İste bu oldugu yere gocertme eylemleri arasinda  sunlari yapmaktalar;

 

En basta DIPLOMALI ve DIPLOMASIZ farkını yok ederek, OKUL-EGITIM-DEVLET kavramlarinin bos ve gereksiz oldugu fikrini yaymak ve her seyin para sahipleri tarafindan ve hatta DIS GUCLER tarafindan belirlendigi fikrini gelistirmekteler. O zaman meslege saygi, egitime guven, ve ustaya hurmet kavramlari yok edilmekte, DOKTORLUK için TIP fakültesi, AVUKATLIK için HUKUK fakültesi tartisilir hale gelmektedir. O zaman iyi silah kullanan da general olsun, HARBIYE okuluna ne gerek var?

Ne GEREK VAR DIPLOMAYA diyecekler çıkacaktir ve OKUSAM DA OKUMASAM DA AYNI MAASI ALACAGIM ZATEN dedirtmek asil gayedir, bu ise bilimi tevsik etmek yerine kosteklemektir, ulke kalkinmasini engellemektir. Siz doktorlari ac birakirsaniz eczacilar doktorluk yapmaya baslar, apandisit ameliyati olan hasta rahmetli olur.

Siz YUZME HAVUZLARINI, SINEMALARI, SPOR SALONLARINI, PAHALI ve ULASILMAYACAK hale getirirseniz, KISACA ONLARI LUKS yaparsaniz ünlü spor adami ve gazeteci Turgay Renklikurt'un dedigi gibi uluslararasi yarisma olimpiyatlarda ulkenizi temsil edecek sporcu bulamazsınız bu bir, saglikli gençler ve saglikli nesiller yetistiremezsiniz bu iki, Ataturk'un dedigi gibi saglam kafa saglam vucutta olmaz, hastalikli vucutta hastalikli kafa olur bu üüüc,nesil saglikli olmayinca doktor, ilac ve hastane masraflariniz artar bu dört, nesil saglikli olmayinca dis mihraklar tarafindan kolayca ele gecirilir bu size anarsi, teror ve sivil itaatsizlik olarak geri döner bu beees, bunu cozmek icin ekstra onlem ve tedbirler alirsiniz, bu da ek maliyet ve ek zayiflik demektir bu altiii. YANI SIZ BUNLARI LUX SAYAN BIR EMPERYALIST ZIHNIYETIN TAKIPCISI OLURSANIZ, aslinda en az ALTI MADDELIK LUKS HARCAMALARLA VE NICE SORUNLARLA KARSILASACAKSINIZ.

Siz KULTUR ve SANATI LUKS ve PAHALI yaparsaniz, milleti OZELLİKLE en YAYGIN, EN KOLAY VE UCUZ propaganda ARACI OLAN TELEVIZYONA YONELTMIS VE MECBUR ETMIS OLURSUNUZ.

Bu TELEVIZYONDA DA DIS ODAKLARIN ICTEKI ORTAKLARI VASITASI ILE toplumu UYUSTURUCU, ALDATICI, GERCEKLERDEN UZAKLASTIRICI YAYINLARINA IZIN verirseniz DIS ODAKLARIN ekmegine YAG sürmüs olursunuz.

EV FIYATLARINI UCUZLATMAYIP, NORMAL BASIT ve TOPLU konut evlerinin VILLA FIYATINA SATILMASINA GOZ YUMARSANIZ, kari-koca ve cocuktan olusan CEKIRDEK AILE tipinin gelismesini engeller, bir evde cumbur cemaat oturmak zorunda kalan DEDE BABAANE, YENGE DAYI-YEGEN-GELIN-DAMAT seklindeki kalabalik FEODAL AİLE TIPINI gelistirmis olursunuz ki, bu LUKS fiyata satilan KONUTLAR yarin aile ici cinsel taciz ve cinayetler seklinde SAGLIK VE ADLIYE sorunlari seklinde COK LUKS sorunlar olarak BASINIZI AGRITABILIR.VEYA 3 KISIYE bir BUZDOLABI ve TV düsecek iken 7 kisiye bir BUZDOLABI düser ki, BU da ULKE sanayisini olumsuz etkiler. AYRICA sehirli aile tipinden, KOYLU aile tipine geri dönüsü başlatir ki, bu da SOSYAL DEVLETIN OLMADIGINA ISARETTIR, devletin gorevini AKRABALARIN SOSYAL DAYANISMASI ALIR. Bu da FEODALITEYI YOK ETMEK ISTEMEYEN emperyalizmin isine gelir.KALABALIK aileler okullardaki kalabalik SINIFLAR gibidir, kalabalik ortamlarda cocuklar iyi ders calisamaz, egitim ve insan kalitesi etkilenir BU DA ILERDE DAHA LUKS SORUNLARA YOL acar. (Almanya'da belediyeler, kalabalik ailelere cok odali, az nüfuslu ailelere az odali evleri kiralamakta, dileyen diledigi evi tutamamaktadir.)

IS guvencesi ve CALISMA GARANTISI OLMAYAN bir ULKEDE, 10-15-20 YIL VADELI EV SATILMASI PROJELERINI MARIFETMIS GIBI SUNARSANIZ, Krediler odenmedigi an EVLER GERI ALINACAKTIR, BU da YEPYENI FACIALARA ve LUKS SORUNLARA YOL ACACAKTIR.

ADALET ve HUKUK ihtiyaclarini LUKS hale getirirseniz HAKKINI ARAMAK ZORLASIR ve ADALET TECELLI ETMEZ bu da LUKS sorunlar yaratır.

VEEE, ISTE YAZIMIZIN BAM TELIDIR; REKLAM VE TANITIM HIZMETLERINI LUKS HALE GETIRIRSENIZ  bir sanayici bir LOGO icin 10 milyar ödemek zorunda kalirsa,  bir brosur tasarimi icin 7 milyar verirse, bir logo, amblem, kartvizit ve baslıklı kagıt ve zarf  icin KURUMSAL KIMLIK CALISMASI ADI ALTINDA 20 milyar para verirse. BIR GAZETE REKLAMI 350 milyar, BIR TELEVIZYON REKLAMI 3 TRILYON olursa.YANI reklamcilik da LUKS olursa, bu sanayici malini ve hizmetini tanitmasi icin ILLA da AMERIKAN VE INGILIZ ORTAKLI MI OLMALI? YADA BU SANAYICI BU PARALARI ODEMEMEK ICIN UCUZ BASIT MATBAALARA MI GITMELI. ? REKLAM BU KADAR PAHALI VE LUKS BU KADAR UCUZ VE KALITESIZ MI OLMALI. ya IFRAT ya TEFRIT? MAKUL OLANI YOK MUDUR???

KISACASI REKLAMCILIK SAKAL TIPLERINE GORE AYRILMIS BIRBIRININ KARSITI GIBI SUNULAN  IKI AYRI KESIMIN ELINDE MI OLMALI? ARASI YOK MUDUR?

BIRISI YARATICI BENIM DIYOR, SADECE SOZLERLE OYNAYARAK BIR SEYLER YARATMAYA CALISIYOR.

DIGERI TOVBE, (hakli olarak)YARATICILIK ALLAHA MAHSUSTUR DIYOR, AMA ORTAYA BULUS VE REKLAM ADINA BIRSEY KOYAMIYOR.

IKISINDE DE AIDIYET VE SADAKAT LIYAKATTAN DAHA ONEMLI.IKISINDE DE TESLIMIYET HAKIM.

 

Şimdi anladık mi art direktorlük nereye gidiyor derken, Türkiye'nin nereye gittigini????

 

Turkiye'de REKLAMCILIK sektöründe kimler açlıkla ve çaresizlikle baş başa biliyor musunuz? Kendi adima konusayım önce ART direktorler, inanin mac operatörleri değil önce art direktorler.

 

Türkiyede kültürü ve bilgisi olmayıp da parasi olanlar kimlerdir ve nasil oluyor da para ve kültür ayni adamda olmuyor diyordum. Bir mac operatörü kardesim söyleyiverdi;

"abi dedi, boşuna kafayi yorma, su 3 seyin birisi icinde degilsen yanmıssın; 1- Siyaset, 2-Tarikat, 3-Asiret"

 

Ne de guzel özetledi, CAGDAS, LAIK ve SOSYAL HUKUK devletini.

 

3 yil önce bir manzume yazmistim, simdi tam yeridir tekrar edeyim;

(Yuksek kulturlu, bilmem kac dil bilen Yaratici Yönetmenlere yaratici olmayan art direktor Faruk Cagla'dan bir armağan olsun.)

 

BILENLER NEDENSE OLAMIYOR MUTLU,

CAHILLER HEM CESUR HEM DE UMUTLU,

BOS BASAKLAR DIK, DOLU BASAKLAR EGIK.

SANAT, KULTUR DEDIK,NE HALLERE GELDIK.

BUYUK BASIN DERDI DE BUYUK OLUYOR,

BILGI, TURKIYE'DE ADAMA YUK OLUYOR.

 

Selam olsun BILENLERE. BILGIYE DEGER VERENLERE...selam olsun hic bilenle bilmeyen BIR OLUR mu diyenlere. Selam olsun yasadigi topraklara ihanet etmeyenlere. Selam olsun EMANETI EHLINE verenlere !!!! Selam olsun Emanete IHANET ETMEYENLERE.

 

Selam olsun yazanlara, cizenlere. Selam olsun onlari ENGELLEMEYENLERE..

 

Faruk CAGLA (11 MART 2007)