GRAFİK TASARIMDA USTA ve ÇIRAK İLİŞKİSİ veya SERBEST PİYASA
1- Grafik tasarım konusunda
kimin usta, kimin çırak, kimin kalfa olduğu belli değildir, her şey iç içe
geçmiştir. Bu durum ucuz emek arayan patronların işine yaramaktadır. Reklam
verenin kültürsüzlüğü de bunu körüklemektedir.
2- İki aylık kurs bitiren de, 3
yıllık meslek lisesi bitiren de, 2 yıllık veya 4 yıllık fakülte bitiren de
grafiker (grafik tasarımcı) sayılmaktadır. Sorun sadece piyasanın ekonomik
şartları değil, grafik sanatının ne olduğunun bilinmesinin engellenmesi
sorunudur. Sorun eğitim ve kültür sorunudur.
3- Duvarcı ustası, elektrikçi,
veya muhasebeci grafikerlik yaptığı gibi; tekstil mühendisi, mimar, bilgisayar
mühendisi gibi kariyerli mesleklerden diploma sahibi olup da grafikerliğe gönül
verenler de grafik tasarımcılığı yapmaktadır. Sorun; alet işler el öğünür ata
sözü ile; eli görmeyen yazıyı kalem yazdı sanır sözü arasındaki dengenin
kurulamayışıdır.
4- Burada sıkıntı; alaylı veya
mektepli olup olmamak değil, kimin ne kadar usta ne kadar kalfa olduğunun
saptanamayışından kaynaklanmaktadır. Sorun; hiç bilenle bilmeyen bir olur mu,
veya emaneti ehline veriniz sözlerinin unutulmuş olmasındadır.
5- Kısaca mesleğin niceliği çok
genişlemesine rağmen, mesleğin NİTELİĞİ konusundaki diyagram eğrisi bu nicelik
artışına göre yukarıya doğru bir kalite doğrultusu göstermemektedir.
6-Bunu serbest piyasa ekonomisi
ile, ne yapalım koşullar böyle şeklinde adam sendeci bir yaklaşımla kabullenmek
mümkün değildir.
7-Düşük ücretle çalışmaya razı
olup, kendine grafiker payesi verilmiş, aslında usta grafiker olmadığını bilip,
kendinin usta grafiker gibi gösterilmesine itiraz etmeyip, deneye yanıla meslek
öğrenen gençlerin bu çabalarına hak verip, desteklemek; aslında bu piyasa
koşullarını desteklemektir. Zulmü görmemek ve ortak olmaktır.
8-Bu yanlış anlayışın en önemli
ürünü; "teknoloji o kadar gelişmiştir ki bir kişi 5 kişinin bildiği programları
bilmelidir, 5 kişinin işini tek kişilik maaşa, hatta onun da yarısına da
yapmalıdır, çünkü koşullar artık böyle", anlayışıdır. Bu bizi dünyayı teknoloji
yönetiyor mantığına götürür, oysa teknolojiyi de insan yönetir.
9- Şimdi tam bu konuda
filmcilik sektörden örnek vermek isterim; Filmcilik sektöründe senaryo; İbrahim
Tatlıses, Müzik; İbrahim Tatlıses, Baş Rol; İbrahim Tatlıses, Yönetmen;
İ.Tatlıses ve Yönetmen İ.Tatlıses olursa ve film yapmak artık İbo yöntemi ile
gerçekleşir hale gelirse, (ki burada İbo malı götürüyor, 1 kişinin maaşına bu
işleri yapmıyor, tek fark bu. Ayrıca herkes İbrahim Tatlıses gibi 5 işi birden
yapamaz) inşaat sektöründe de; bir gökdelenin statik ve çelik hesaplarının aynı
mimar tarafından yapılması, çeliğin en ucuzunun bulunup alınması, şehrin
göbeğinde arsa bulunması, belediye ve bakanlık ile ilişkilerin bu mimar
tarafından yürütülmesi, binanın iç dekorasyonunun iç mimar tarafından değil de
yine aynı mimar tarafından bir çırpıda yapılması, binanın elektrik
donanımlarının da elektrik mühendisi tarafından değil bu mimar tarafından
yapılması ve tüm bunların, bir kişinin yarı ücretine yapılması anlamına gelir.
10-Yine devam edersek; çizgi
film sektöründe bir ressamın karakter tipi oluşturması, onun her türlü
hareketini gerek manuel gerek computer graphicte vermesi, elbisesinin içini
boyamasını, arka plandaki manzaraların back-ground ressamlığını yapması, 3D max
animasyonlarını, after effect'lerini, senaryosunu, metnini, müziğini, vesair her
şeyini tek başına yapmaya kalkıp bir de bir kişinin yarı fiyatı ücret talep
etmesine benziyor. Her şeyi ekonomi belirlemez. Her şeyi teknoloji de
belirlemez. Hepsinin arkasında hepsini belirleyen bir zihniyet vardır. Bu
zihniyete kimi politika der, kimi siyaset der. Ülkelerin bağımsızlılığı ve ne
kadar bağımlı olduğu bu zihniyet üzerinde ne kadar hak sahibi olduğu ile
ölçülür. Bu zihniyeti yöneticiler belirler, erk'i, idareyi elinde bulunduranlar
belirler. Doğru düşünen doğru yönetir.
11-Şimdi piyasa bunu istiyor
diyenler, aslında kendileri böyle istiyor demektir. Bunları böyle yapmak isteyen
gençlere destek olalım vs. gibi yuvarlak laflar bu sorunları çözmez.Gençlerin
önünün açılması onları usta diye kandırıp çırak maaşı ile aldatmakla olmaz.
Onları ustanın ekmeğine göz dikmeden layık olduğu kadroda layık olduğu maaşla
çalıştırarak, onlara iyi bir ustanın yanında çalışma şartları sağlayarak ve
onları meslek içi eğitimden geçirmekle olur.Bunu da ne üniversiteler, ne de
dershaneler yapmaktadır. O halde grafiker örgütleri yapacaktır.
12- Bu örneklerdeki gibi
grafiker, sinemacı, mimar, çizgi filmci yok mudur? Vardır ama az sayıda. Ya
bunlar işletme sahibi olmuştur, ya da istisna olarak müstesna yerlerinde
isimleriyle marka olmuş meşhur kişilerdir. Firma sahibi olmasalar bile isimleri
firma gibidir ve zaten artık her işi de yapmazlar, yaptırırlar. Böyle 1-2
müstesna kişinin çıkmış olması bu sorunları yok etmez.
13-Bu sorunların tek çözümü
kaliteyi arttırmaktır. Fabrikalardaki gibi kalite kontrol sistemleri
geliştirmektir. O zaman kaliteli usta, elinin altındaki çıraktan kaliteli kalfa
yetiştirir. Bu kalite artışı nasıl sağlanır?
14-Bunun için grafikerlere iş
veren sektörlerin temsilcileri, ile alaylı veya mektepli, usta veya çırak;
grafikerlik (aslında grafik tasarımcılık) mesleğinden ekmek yiyenler, grafik
tasarım eğitimi veren eğitim kurumları, devlet ve özel üniversiteler, grafik
programı eğitimi veren dersaneler bu nitelik artışı için çare aramalıdırlar.
15-Doğru düşünenin doğru
yönetmesi için güçlü de olması lazımdır.Grafikerlerin doğru bir hedefe doğru,
haklı oldukları isteklerle, güç kazanmaya ihtiyaçları vardır. Ve elbette bu
sorunları "dürüstçe" tartışmaya ihtiyaçları vardır.
Faruk Çağla
|