Sevgili dostlarım,
19 temmuz doğum günüm, yaş 49 olacak...(2006 itibariyle)
13 temmuzda kalp krizi geldi 49 olamayacaktı...
4 temmuzda oğlumla Ayvalıka tatile gitmek için otomobilimle yola
çıkmadan önce göğsümde bir ağrı oluştu. Sanki ceviz yutmuş da boğazıma
takılmış gibi... Bunu çıkarmak için yapay bir öksürük nöbeti yaratarak
epey öksürdüm ve boğazımdan ve ciğerimden salyalar ve salgılar
çıkararak, gözlerim yaşarak sanki ciğerimde ne varsa atmayı başardığımı
sanmıştım. Tam 2 paket kağıt mendil harcamıştım.
33 yıldır içtiğim ve 9 ay önce bırakmayı başardığım sigaranın kahrolası
kalıntısıdır diye geçiştirmiştim.
Bu tür göğüs ağrıları ve göğüse taş gibi bir cismin oturarak nefessiz
bırakması sigara içtiğim dönemlerde de yılda 1-2 kez oluyor ve nefes
alıp vermemi ayarlayarak ve öksürükle ciğerimi temizleyerek atlatıyor ve
yine çok sigara içtim galiba deyip sigarayı azaltmayı düşünüyordum.
Akciğer filmlerim ise biraz dumanlı fakat hastalıklı değil, sigarayı
azaltın uyarısı ile değerlendiriliyordu.
9 ay önce zatürreden 4 gün kadar İstanbul Memorial hastanesinde
yattım... O günden sonra zaten sigara ile dostluğumu bitirmiştim.
4 temmuzdaki bu ağrıyı zatürre kalıntısı diye yorumladım...
Oysa bu bir ciğer hastalığı değil kalp krizi imiş sonradan anladım.
Nasıl anladım?
5 temmuzda Ayvalık Sarımsaklıda bir otele yerleştik oğlumla, mevsim
normalleri dışı müthiş rüzgar ve soğuk bir deniz vardı.
Otelin havuzuyla idare ediyor ve koruma faktörü çok yüksek güneş yağı
ile güneşleniyordum.
2-3 gün sonra tüm vücudumun güneş alan bölgelerinde toplu iğne başı
kadar minik milyonlarca kırmızı benekler çıktı... Güneş almayan
yerlerine bile azalarak devam ediyorlardı. Ve binlerce böcek ısırması
şeklinde gelen ani acılar yaratıyordu. Yöredeki sağlık ocağı doktoru
allerji ilaçları verdi geçmedi ve biricik oğlumun " baba sen
güneşlenemiyorsun denize giremiyorsun, ben yeterince suya ve güneşe
doydum ne olur hadi istanbula dönelim bu kadar tatil yeter demesi
üzerine 11 temmuz günü istanbula dödük.
12 temmuz günü Memorial hastanesine oğlumla gidip cilt doktoruna muayene
oldum ve bir sürü kan testi istendi, kan verdim.
13 temmuz günü Ukraynalı Alona hatunum ile kan testlerinin sonucunu
almak ve cilt doktoruna görünmek için yine Memoriale gittim. Sonuçları
aldım ve hemen sonra yine göğsümde o sıkışmayı, nefes darlığını
hissettim. Yine öksürük, yine salyalar, göz yaşarmaları, kesik kesik
solumalar...
Alona ( ki tanıdığım en kültürlü bayanlardan biridir) hemen ACİL servise
başvurmamızı söyledi... Ben ise 9 ay önceki akciğer doktoruma gidip bu
zatürre geçmemiş demeyi uygun buldum...
Akciğer doktoruma astımlı gibi nefes alarak gittim ve durumu anlattım...
Ne şans ki o dakika randevusu müsaitti, aslında çok hastası olan çok iyi
bir doktordu...Kimsenin teşhis edemediği zatürreyi teşhis etmişti (
Atipik pnömöni diyorlar, yani tipik olmayan zatürre, kolay teşhis
edilemeyen melun bir şeymiş)... Bu doktorum sadece akciğer değil, kalple
de ilgili olabilir diyerek hemen acil servisle görüşerek bir kardiyolog
istedi, akciğer tomografisi ve kalp elektrosu çekilmesini söyledi...
Acilde kalp elektrosu çekildi ve 2 yıl önceki çekilen ile
karşılaştırlıdı ve arada korkunç bir olumsuzluk tesbit edilerek akciğer
tomografisinden vaz geçilerek direk anjio denilen kalp damarlarının
tıkalı yerlerini keşfeden uygulamaya geçildi.
Ve anjiodan sonra denilen şu oldu ; Faruk bey kalp krizi geçiriyorsunuz
iki damarınız çok daralmış, hayati tehlike altındasınız, hemen balon ile
damar genişletmemiz ve stent denilen hortumla takviye etmemiz lazım...
Hikaye budur dostlarım...
Soru şudur;
1-Para kazanamadığımız karikatürcülüğümüzü bir kenara koyup, grafiker
olarak çalışıp, yılda 3000 dolar parayı özel sağlık sigortasına ödeyecek
kadar gelirimizin olması sayesinde Türkiye''nin sayılı hastanelerinden
birinden bu kadar kaliteli bir sağlık hizmeti almamızın neticesinde mi
kurtulduk?
Devlet hastanelerinde, SSK hastanelerinde dolaştırılıp dursaydık
durumumuz ne olurdu...?
2-Yoksa tüm bunların dışında cildimizdeki kızarıklıklar bizi İstanbul'a
yönelten sinyaller miydi, oğlumuzun ve hatunumuzun sevgi dolu uyarıları
bizi adım adım tedavi merkezine yönlendiren önceden planlanmış
bilmediğimiz eylemler miydi? Cilt doktoruna yönlendirilişimiz ve krizin
orada meydana gelmesi tesadüf müydü?
Doktorlar direkten döndünüz, iyi ki burada oldu dediler...
Demek ki bazen direkten dönmesi, gol olmasından iyidir... Şutu çekenin
kim olduğuna bağlı tabii.
19 temmuza kadar yeni bir şut çekilmezse o gün 49 yaşımıza basacağız...
Sağlıcakla kal demenin ne demek olduğunu daha iyi anladım, sağlıkla
kalınız...
Faruk Çağla
17 Temmuz 2006
|